AbdullaH ARSLAN
aarslana@gmail.com
Adı Kerim Olsun
22/05/2019 Ormanlar yaşam kaynağımız, aldığımız nefesimiz, üzerimize düşen yağmurumuzdur. Yazacak kağıdımız, barınacak yuvamız, soğuk kış gecelerinde pırıltımız, içimizi ısıtan harımızdır. Tüm canlıların mekanı, sığınağıdır. Onu korumalıyız, hoyratça kesip yok etmemeliyiz. Amirin olmadığı kilometrelerce uzaklardaki orman köylerinde kanun ormancının kendisidir. Ormancılar çalıştıkları bölge ve bağlı bulundukları köylerin sınırları içindeki ormanların planlı bir şekilde dikimi kesimi bakımı koruması görevini yürütür. Ormancılar 24 saate göre nöbette göreve hazır ve nazırdır yani görevinin başındadır. Geceleri de gündüzde işinin başındadır. Genelde araziye çıkarlar, ormandaki kesimleri takip ederler. Hafta sonu tatili için çekip bir yere gitmek gibi bir lüksleri yoktur. Hava koşulları el vermez ise araziye çıkmazlar ister evde otur ister köy odasında yine görevinin başındadır. Ormancı köylere gittiğinde en üst amir gibi karşılanır. Yetkili olduğu köylerin amiridir. Aşağı yukarı tüm köylüler ormancılardan çekinirler. Ormancının işi köy halkı iledir. Ormanla ilgili her konuda orman köylüsüne karşı kanun uygulayıcısı da devlette ormancıdır.
Ormancı yazın kor, kışın kar üzerindedir. Orman muhafaza memurunun görevi sadece ormanı korumak değildir. Aynı zamanda ormanın gelişmesini planlamasını yapar. Yine ormancı, orman köylülerine zati ihtiyaç verme görevi vardır. Köylülerin ihtiyacı olan yakacak odunları ormanın hangi bölgesinden, hangi mevsimde, ne tip ağaçları keserek temin edeceğini, kereste, tomruk ihtiyacını ormanın gelişmesi için ağaçların sık olduğu ve seyreltileceği yerleri belirler. İhtiyaçlar; ilçe merkezine uzaklığı 35 km olan 1390 m rakımda bulunan ormandan da karşılanacak olsa da gelişi güzel ağaç kesimi yapılamaz. Belirlenen alanlarda genellikle ormanın uzak ve insanların bile zor girebildiği, ağaçların çok sık olduğu bölgeleridir.
İhtiyaç için önerilen alanların dışından kesim yapanlara tutanak tutulur ve gereken ağır cezalar verilir. Hatta atı, merkebi, ipi urganı, baltası, odunları, getirdiği ne varsa elinden alınır. Ormancı gerektiğinde köylülerin merek (samanlık) içlerinde yığılı odunları da kontrol eder. Ağacın dal ve diğer yakacak kısımları için ayrıca kesilmiş ağacın vasfı yapacağı ürün veya yakacak elde edilebilir olduğu tespit ederler.
“Ormancılar; genellikle çok baba adamlar ve samimi kişilerdir, diğer meslekteki insanlara göre daha babacandırlar. Doğayı sever ve sıcak kanlıdırlar. Görevlerini iyi yapıyorlar” diyenler de var. “Çok keyfi davranıyor, adamına göre muamele yapıyor, adaletsiz, haksız, hukuksuz işlerde bulunuyor, orman kanunu uyguluyor,” diyenlerde var. Kim ne derse desin yine de ormancılar istisnalar dışında saygı görmeyi hak ediyorlar.
Şartları zor olsa da açık havada, binbir çeşit, rengarenk ağaçların arasında bol oksijen teneffüs ederek sağlıklı yaşamanın da keyfini çıkarıyorlar. Dört mevsim harika manzarası, yaradanımızın bize sunduğu tabiatın doğal sergisinin içerisinde gezinmek insana ayrıca huzur verir. Orman içlerinde ekilmeden doğal ortamda yüksek rakımda yetişen ilaçsız, hormonsuz meyve ve sebzelerden beslenmek, doğal hayatın sessiz sakin, kuş cıvıltı sesleri eşliğinde kaynak sularından gözelerinden eğilerek su içmek bir ömre bedeldir.
Ev yapmak için mutlaka direk, mertek, döşemeler, eşik, beşik, çit, çubuk bir çok şeye ağaç lazımdır. Ağaç da ormandan kaçak kesilerek getirilmesi gerekiyor. Getirirken ormancıya yakalandığında cezası çok ağır olur. Genellikle ağaçlar ormandan ormancının olmadığı vakit olan tan ağarmadan getirilir. Köylülerin kendilerine tahsis edilen korumakla sorumlu oldukları özel korulukları vardır. Buralardan ağaç kesmenin cezası da en az ormandan kesmek kadar ağırdır. Orman köylerinde köylülerin bildiği gibi devletin sopası ormancıların elindedir. Bu bakımdan köylüler onlarla iyi geçinirler. Köylünün gözünde devlet üniformalı ormancı demektir. Köylülerin köyde gördüğü üniformalılar jandarmadır yada ormancıdır. Bunlarda oralarda tek yetkili kanundur. Ormanı korumak adına türlü tedbir alıp her tedbirin ucunu köylüye cezaya dönüştüren yine bu üniformalı kişilerdir. Kendi ektiği kavak ağaçlarının dışında evi için malzeme bulamayan köylüye ormancı tarafından bir imkan sunulmaz. Bu durumda köylüler ne yapılabilir? Ya ihtiyacı olan ağacı elde edip ceza yer ya da evsiz barksız kalır. Çıkış yolunu yine kendisi bulmaya çalışır. Gece köylüler uykudayken ihtiyaç sahibi olan kişi ormandaki yada tarlasındaki ağacı kimse görmeden keser. Kestiği ağacı hiç kimsenin görmeyeceği bir yere saklar, yaptığı işin yasak olduğunu bildiğinden sıkı tedbirler alır. İş kesilen ağacı saklamakla kalmaz. Bazı ağaçların çam, meşe ve ardıcın kök olarak devlette kaydı bulunmaktadır. Karşınıza dikilen ormancı size nefes alacak küçücük bir alan bile bırakmaz. Ağaç kesmenin ne kadar büyük suç olduğunu köylüler vakti zamanında yakinen yaşadığı için, kestiği ağacı başkası kesmiş gibi ormancıya "ihbar" ihbarda bulunarak : "Memur bey benim yukarı tarladaki iki kök ağacımı kesmişler, ağacımı geri istiyorum." der.
Ormancı bu ihbar üzerine adı geçen tarlaya gider. Evet ağaçlar yeni kesilmiştir. Yerde ağaçtan geriye kalan dallar vardır. Bunlar tarla sahibinin hakkıdır. Ağacı bir başkası tarafından kesilmiş olduktan sonra geride kalan dalları evine götürmesine bir şey denemez. Kesilen ağacın nerede nasıl aranacağı, ormancının yakalayıp zabıt tutup, tutmayacağı ormancı ile kurulmuş yakın ahbaplık ilişkisine bağlıdır. Ormancılar at üstünde ne vakit köyün toprağından içeri adım atsalar bütün köylü seferber olur. Yedirirler özellikle de içirir kendinden geçirirler. ormancıları oyalar, eğlendirerek memnun etmeye çalışırlar.
Biraz Daha Okuyup Oormancı Olsaydın Böyle günlerin yaşandığı vakitlerin ertesinde köye ziyarete aniden bir kaymakam çıkagelir. Köy sessiz ve ıssızdır, “in cin top oynar” derler ya aynen öyle, kaymakamı karşılayacak muhtar, canlı bir ahali bile ortalıkta görünmez. Adeta terkedilmiş bir köy görünümündedir.
Kaymakam arabasından iner, köyün sokaklarında yürüyerek dolaşmaya başlar. Nihayet çeşme başında su dolduran yaşlı bir nene hatun görür. Kaymakam; "Nenem bu köyde senden başka kimse yok mudur? Nereye gitti köyün ahalisi?" diye sorar. Yaşlı kadın kendisine seslenen adama şöyle bir bakar : "Sen kimsin oğul, nerden gelirsin?" der. Mütevazi bir biçimde "Kaymakamım kasabadan gelirim nenem" diye cevap verir. Soru soran kişinin okumuş biri olduğunu tahmin eden nine, takım elbiseli kravatlı oluşundan okumuş tahsilli biri olduğunu anlamıştır. “Köyde kimsenin ilgilenmeyip mehele asmadığına, bakılırsa ormancı kadar okumuş değildir herhal” diye aklından geçirir. Onun bu haline biraz üzülür, biraz da iç geçirerek acır : "Oğlum bizim ahali dün sabaha kadar ormancıları eğlendirdiler. Onun için herkes uyuyor, ha sende az daha okuyup ormancı olamadın mı?” der. Köylere betonarme evlerin yapılmasıyla birlikte ormancıların gördüğü ilgiden geriye sadece anılar kaldı. Artık ormancılar at üstünde değil motosiklet üzerinde dağlarda geziyorlar. Belki çoğu zaman köylüler onların gelip gittiğini göremiyorlar.
Rahmetli Asım amcamla aynı evde birlikte yaşıyorduk. Babamın büyüğü olan amcamın kısa süreli bir evliliği olmuş, ancak eşinden ayrılmış daha sonrada hiç evlenmemiştir. Çoluk çocuğu da yoktur. Babamın candaşı, yoldaşı, zor günlerinde hep yardımcısı olmuştur. Evin yapımında olsun sonrasında olsun hiç boş durmayı sevmeyen sürekli çalışan, tüm zamanlarını işine adayan emektar biriydi. Biraz boş vakti kalsa eşeğe semeri vurur çok dik olan dağın patika yolunda ormanın içlerine oduna giderdi. Ormandan eşek yüküyle sürekli çalı çırpı odun getirdiğini çok iyi hatırlıyorum. Hatta amcama bende özenmişimdir. Ormanın köye yakın kısımlarından odun sayılmayan kurumuş çalı çırpı toplayıp sürüyerek eve getirirdim. Ablamda bunları getirdiğim için bana söylenirdi. Ailemiz amcam sayesinde hiç odun sıkıntısı çekmemiştir. Belki de 2-3 yıl yetecek kadar odunluk tıka basa ağzına kadar odun doluydu.
İşte böyle ormancıların köylülerin gözünde efsaneleştiği yıllarda büyüklerime göre 1960 ihtilalinin olduğu rahmetli Menderes ve arkadaşlarının idam edildiği 1961 yılında ekinlerin biçildiği, patateslerin söküldüğü hasat mevsimi ayında dünyaya geldiğimi söylerler. Her çocuk gibi bana da bir isim bulmak için seferber olunur. Bazı alternatif isimler teklif ve telaffuz edilir. Teklif edenlerden biri de Asım amcamdır.
Asım amcam; babama anneme hitaben: “Bu çocuğun adı Kerim olsun” der. Aile büyüklerinde, atada, dedede, sülalemizde “Kerim” isminde hiç kimse yoktur. Asım amcama : “Çocuğun adı niye Kerim olsun” diye sorulduğunda ise amcam : “Bu çocuğun adını “Kerim” koyalım ki okusun, tahsilli büyük adam ormancı olsun” der. Daha sonra Asım amcamın neden “Kerim” ismini tercih ettiği anlaşılır. Meğerse köyümüzde ismi “Kerim” olan ormancı uzunca yıllar görev yapmış. Amcam “Ormancı Kerim” in davranışlarından çok etkilenmiş olacak ki benim ismim “Kerim” koyulursa benimde ormancı gibi büyük bir adam ve makam sahibi olacağımı düşünmüş. Asım amcamdan çok nasihat dinledim. Birlikte çok çalıştık. Benim ve ailemizin üzerinde çok emeği vardır. Bizden hiç ayrılmadı, ailemiz içerisinde çok uyumlu bir hayat sürdü. Vefat edene kadar son günlerini ailemizin sevilen sayılan bir insanı olarak yaşayıp ruhunu yanımızda teslim etti. Allah gani gani rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun, bizler ondan razıydık, Allah’ta ondan razı olsun. 22.05.2019 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Sosyal Medya Özgürlüğün Neresinde - 27/03/2014 |
Yani eskiden bir terör örgütlerinin eline silah verilip adam öldürülüyorsa, şimdi klavye verilip bu şekilde amaca ulaşılmaya çalışılıyor. Bu durumda kendimize sormamız gereken soru şudur; "Biz mi Twitter i kullanıyoruz, Twetter mi bizi kullanıyor." |
Polat Deresi'nin kalkınması için neler yapılabilir?.. - 23/07/2010 |
Polatderesinin gelişiminin sağlanması için ciddi yatırım yapmak gerekiyor. Yatırımcıların emeklerinin karşılığını alabilmeleri için yardımcı olmak gerekiyor. |