• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/PolatderesiKulturYardimlasmaDernegi/
  • www.twitter.com

Cemalettin OLGUN
ceolgun@gmail.com
TÜRK KAYAKÇILIĞI SİVAS SUŞEHRİ BULDUR KÖYÜNDE BAŞLADI
19/02/2020


      "Suşehri İmranlı arasındaki Kızıl Dağ üzerindeki Buldur Köyünü seçtim (orada 3. Ordu Avcı Kıtaatı Mektebi adıyla) memleketin ilk kayak ve dağcılık mektebini kurdum. Burası denizden yüksekliği 2500 metre olan ve dokuz ay bol kar bulunan çok güzel bir yerdi." 1917

      Türkiye'nin kayakçılık faaliyetleri anlatılırken kısaca Suşehri Buldur Köyünde açılan kayakçılık mektebi bahsi geçer, fazla detaya inilmeden Erzurum, Bursa Uludağ, Bolu ve diğer illerdeki merkezler anlatılır.       
      1915-1918 yıllarında ilk kayakçılık faaliyetleri kış şartlarında askerin harp kabiliyetini artırmak için Erzurum'da bulunan askeri birliklerde Avusturyalı kayak öğreticilerinin nezaretinde başlamıştır.
      Suşehri Buldur (Erence) Köyündeki mektebin özelliği, şimdiki tabirle ilk "yerli ve milli" mektep olmasıdır.
    3. Ordu Avcı Kıtasındaki kayak eğitimi alan askerler Türk subaylarından, Kıta Komutanı Yedek Subay Arif Hikmet Bey'den dersler alarak yetişmişler.
      Anadolu'nun ücra bir köşesinde bulunan Buldur/Erence Köyünde doğan Kayakçılık bu gün yurdumuzda devasa boyutlara ulaştı. Kış turizmimizin göz bebeği oldu. Lakin bu konuyu Buldur Köyünün ahalisi, aydınlarımız ve memleketin yerel tarihine ilgi duyan az sayıdaki muhterem hemşerilerimiz bilmektedir. Bilmeyenlerde az değil, şöyle ki:       
      Kasım 2010 yılında Dünya Bankası Kırsal Kalkınma Proje uzmanları Suşehri'nde incelemelerde bulunmuş. Konuyu araştırmak için Buldur Köyüne gitmişler. "Köye yakın yerlerin tamamen ormanlık alana dönüşmesi nedeniyle kayak okulunun kurulduğuna dair hiçbir emarenin olmadığını" rapor etmişler.
    (AA. Sivas Haber 30.11.2010) Halbuki Talimhane mevkiine gitseler göreceklerdi.
      Nostaljide olsa sektörün öncüleri, Kayak Federasyonu veya Sivas Valiliği, Suşehri Kaymakamlığı Buldur Köyünde Küçük Sorgun mevkiindeki Talimhane olarak adlandırılan alanda bir etkinlik düzenlemeli, memleketlerini tanıtmalıdırlar.
    Zor şartlarda aşsız gıdasız eğitim gören Kayak Mektebindeki ilk kayakçı Mehmetçiklerimizin, eğitim veren değerli subaylarımızın aziz hatıralarını canlandırmalıdırlar.
      Hiç kimse yapmazsa bile Buldur Köyü Muhtarı Selahattin Altun ve Buldur Köyü Yardımlaşma Derneği Başkanı Vural Kaya'nın bu anmayı yapmalarını talep ediyorum.
   Suşehri Belediye Başkanından ilçede bir sokağa, caddeye, Muhtar Selahattin Altun'dan Buldur Köyünde bir mevkiye mektebin ilk kayak hocası Arif Hikmet Bey'in ismini vermesini istirham ederim.

          OSMANLI'DAN CUMHURİYET'E BİR MİMAR
                  ARİF HİKMET KOYUNOĞLU

     Başlangıçtaki alıntı, Buldur Kayakçılık Mektebinin komutanı, kayak hocası Yedek Subay Arif Hikmet Koyunoğlu'na aittir. Mimar Arif Hikmet'in titizlikle tuttuğu notlarını, anılarını, belgelerini kendisi gibi mimar olan Öğretim Görevlisi Hasan Kuruyazıcı yayına hazırlamış. Kitap Yapı Kredi yayınlarından 2008 yılında yayımlanmıştır. İki mimarın azmi ve titizliğinden muhteşem bir eser meydana gelmiş.

         Buldur köyünü günümüze taşıyan Arif Hikmet Koyunoğlu'nu yad edip, kısaca tanıdıktan sonra Buldur kayakçılığına devam edelim.

         Arif Hikmet Bey, 1893 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiş. 1910 ‘da Sanayi-i Nefise Mektebi'ne girmiş, öğrenimi devam ederken 1912 yılında Balkan Savaşı patlak verince kendisini savaşın içinde bulmuş. Arnavutluk'ta savaş suçlusu olarak idama mahkûm edilmiş. Draç'ta infazı beklerken şehrin bombalanmasıyla çıkan kargaşadan kurtulup İtalyan Konsolosluğuna sığınmış, İtalya üzerinden İstanbul'a dönmüş.

      1915 yılında 1. Dünya Harbine katılmak üzere Kafkas cephesine Erzurum'a celbi çıkmış. 1915 yılı Ocak ayında arkadaşlarıyla birlikte Erzurum'daki birliğine katılmak üzere Haydarpaşa'dan trene binerek Ulukışla ‘ya gitmişler.

      O yıllarda tren yolu Ulukışla'ya kadarmış. Ulukışla'dan Erzurum'a kendi imkânlarıyla at arabaları, binek hayvanlarıyla, çoğu zaman yaya olarak gitmişler. Nasıl bir duygu, nasıl bir görev aşkı şimdiki zamanda anlamak güç. Elde bir celp yazısı, yol yok, araba yok, imkân yok. Kafkas Cephesine katılmak üzere karakışta Erzurum'a git harbe katıl. Şimdi askere gidecek gençlerimiz, uçakla, lüks otobüslerle gidiyorlar.

      Arif Hikmet Bey, anılarında zorlu yolculuğunu ayrıntılarıyla anlatmış. Ulukışla'dan Erzurum'a kadar geçen yolculuğunu o şartlarda not etmiş, öyle sonradan yazılanlara benzemiyor. Uğradıkları köyleri ilçeleri, beldeleri, muhatap olduğu kişileri hep kaydetmiş.

      03 Şubat 1915 günü Ulukışla'dan yola çıkan Arif Hikmet ve arkadaşları Niğde- Kayseri- Sivas'ı geçerek 20 Şubat 1915 günü Suşehri'ne ulaşmışlar. 1915 deki durağı Suşehri'ni bu şekilde notlarına eklemiş.

      "...... Nihayet Karabel'i aştık. Çok yorulmuştuk, burası karabel değil bir kara bela idi. Beş altı saat sonra Suşehri'ne geldik. Burada da bir oda bularak yerleştik. Yanımızda biraz yiyecek kalmıştı, güç bela bir çay da yaptık. Yemeğimizi bitirir bitirmez yattık. Bereket versin bir soba vardı, onun yanında bu notlarımı yazıyorum. Burada odun boldu, sobayı doldurdum. Bu akşam tezek kokusundan da kurtulmuştuk."

      "7 Şubat 1330 (20 Şubat 1915) Suşehri bağ bahçe arasında güzel bir yerdir. Herhalde yazın bütün manasıyla iyi bir şehir olur. Şimdi bütün ağaçlar kar içinde. Evvelce yazdığım mektuplar çantamda toplanmıştı, onları postaya verdim. Karla donanmış ve beyaz birer sütun halini almış olan kavakların ve karın ağırlığı altında yere kadar yatmış olan söğüt ağaçlarının çerçevelediği bir yoldan ilerliyorduk. Nihayet akşamüzeri Karaköy denilen Köye vardık. Bir oda bularak bin bir yokluk içinde sığındık."

      Arif Hikmet ve arkadaşları sırasıyla; Karaköy, At köyü, Melikşerif, Erzincan, Kara Kilise, Sarıkaya, Razi Köyü, Bağlar köyü, Kargın, Mamahatun (Tercan), Cinis, Tevrücük (Tebrizcik), Ilıca güzergâhını takip ederek 25 Şubat 1915' de Erzurum'a varıp birliklerine teslim oluyorlar.

      Başkumandan Vekili Enver Paşa, Avusturya'dan 4 kayak hocası getirtip Erzurum'da kayak taburu kurmak için kadroyu oluştururken Yedek Subay Mimar Arif Hikmet ve arkadaşı Cevat Dursunoğlu'nu da bunlarla birlikte çalışma emrini verir, eğitimlere başlanır.

      Avusturyalı bu hocalar kayakçılık tarihimizde hep zikredilir. Arif Hikmet Bey bu hocaların, Binbaşı Viktor Pistchmann, Yüzbaşı Otto Hübner, Albert Bilstein ve Ipend olduklarını bildirmiştir

 L

Arif hikmet Bey( ayakta olan) ve 3 Avusturya’lı kayak hocası fotoğrafta görülmektedir.

Arif Hikmet Bey Erzurum’da Avusturyalı hocalarından kısa sürede kayakçılığı öğrenir, Kafkas Cephesinde fazla kalmak istemeyen Avusturyalılar kayakçılığı Yedek Subay Arif Bey’e teslim edip giderler. Arif Bey kayak eğitimine kaldığı yerden başlama fırsatı bulamadan Rus Ordusu saldırıya geçince Kafkas Cephesi karışır, Erzurum işgal edilir.

            1915-1917 yıllarında zorlu savaş ortamında Arif Bey cepheden cepheye koşar, Rus askerleri her tarafı kuşatmıştır, Erzurum’dan Erzincan’a taktiksel olarak çekilirler. Bu çekilmeler Suşehri ve İmranlı’ya kadar sürer. Ruslar ancak buralarda, Kızıldağ'ıneteklerinde durdurulur düşüncesinde olmuşlar.

      Kafkas Cephesinin askerleri birlikleri İmranlı’nın Kiriğibala, Çalıyurt, Kılıçlar Köyü civarında konuşlanmışlar. Bu bölümü Arif Hikmet Koyunoğlu’nun anılarından okuyalım.

Kiriği Bâlâ Köyü, Ümranlı. Birinci Bölük jimnastik alanı
(Kiriği Bala : Yukarı Girik- Yukarı Boğaz )

        

(Kiriği Bâlâ ve Buldur Köylerinde Kayak Mektepleri)

            “Almanların idaresinde yeni teşkil eden kayakçı taburu, harbin sıkışması üzerine Tercan civarında harbe girmiş, bunların beceriksizlikleri yüzünden perişan bir hale gelmiş ve ordu kumandanlığı bu adamları iş başından alarak memleketlerine göndermiş. Şimdi yeni bir kayakçı taburu teşkil ediliyormuş. Tabur kumandanı da çok sevdiğimiz bir zat olan Zileli İzzet Bey’miş.

         Bu haberden birkaç gün sonra ordu kumandanlığından bir emir gelmişti. Kayakçı Taburu nun ve 1. Makineli Tüfek Bölükleri müstakil öğretmenliğine tayin edilmiştim.

            Yeni teşkil edilmekte olan kayakçı ve dağcı taburu Suşehri civarında Çalıyurt Köyünde idi. Eski müfrezemden yanımdaki askerlerimi aldım, fıkra karargâhına giderek Paşaya ve arkadaşlara veda ettim ve yola çıktım tabura katıldım.2. Bölük öğretmeni Trabzonlu Kemal, 3. Bölük öğretmeni Ahmet ve 4. bölük kumandanı ’da Arif Sofya idi. Bu suretle eski arkadaşlar yine buluşmuştuk. Esaslı bir suretle çalışıyorduk.

            Ben bölüğümle Kiriği Bâlâ köyünde idim. Köyde bir jimnastik yeri'de yaptırmıştım. Burada arkadaşları kayakçılığa elverişli tam birer atlet olarak yetiştirmeye çalışıyordum. Kışı başarılı kayak talimleri manevralar, yarışmalarla çok faydalı bir surette geçirmiştik.

“ Dağcı Kayakçı Mektebini kurduğum Buldur Köyü, yazın” Hikmet Koyunoğlu

 

B U L D U R  (Erence)

            Sene 1333 (1917) Bu sene Alman İmparatoru’nun daveti üzerine (3) ordu kumandanı Vehip Paşa erkânıharbiyesiyle Alman ve Avusturya cephelerini gezmek üzere gitmişlerdi. Döndükleri zaman beni çağırdılar . Almanya ve Avusturya’da kayak ve dağcılık işlerini çok beğenmişlerdi. Bunların mekteplerinin programlarını da getirmişlerdi. Cephemizde de onlar gibi bir mektep kurmamı ve orduya merbut olarak çalışmamı emretmişlerdi. Hemen çalışmaya başladım.

            SUŞEHRİ- İMRANLI arasındaki Kızıldağ üzerindeki BULDUR köyünü seçtim ve (orada 3. Ordu Avcı Kıtaatı Mektebi adıyla) MEMLEKETİN İLK KAYAK VE DAĞCILIK MEKTEBİNİ KURDUM. Burası denizden yüksekliği 2500 metre olan ve dokuz ay bol kar bulunan çok güzel bir yerdi.

            Bu köyde boş samanlıkları sıva ve badana ettik ve güzel birer askeri koğuş haline getirdik. Askerin yatması için ranzalar yaptık. Evlerden müsait gördüklerimizi kiraladık, temizledik, tamir ettik, subay lojmanları haline koyduk. Büyükçe bir binanın alt katını mutfak ve üst katını lokanta ve okuma salonu haline getirdik. Bu işlerde Ordunun emriyle bir istihkâm taburu ve sanatkârları bana yardımcı olduklarından az zamanda bitirmiştik. Bir de revir yaptık. Mesaim hakkında orduya her hafta sonu raporlarımı yolluyordum.

            Teşkilatımız, mektebimizin kadrosu da tamdı. Öğretmen olarak benim yetiştirdiğim iki yardımcım vardı: Teğmen Erzincanlı Zeki, Onbaşı Erekköylü Mustafa beylerdi. Yine yardımcım olan küçük zabitler,  erler de vardı. Bunlardan Erzurum’un Poçik Köyünden Esat Çavuş’u, Siirtli Mustafa Çavuş’u Rıfat Çavuş’u, Gönenli Edhem Onbaşı’yı ve Göreleli (kayak tamircimiz) Ömer Onbaşı’yı hiçbir zaman unutmadım. Bunlar senelerce gece gündüz sadece Rusların değil, tabiatın da bütün düşmanlıklarına karşı yılmadan çalışmış, mert ve fedakâr insanlardı.

            Mektebimize mütemadiyen kayak teşkilatı olan kıtalardan öğrenci subaylar geliyordu.3. ordunun iki avcı taburu (yani kayakçı, dağcı), 2. Ordunun da bir taburu bulunuyordu. Bütün bunlar subay ve astsubaylarını mektebimize gönderiyorlardı.

            Mektebimizin revirinde doktorumuz Binbaşı Harputlu Şükrü Bey’di. Bir de muhibimiz iaşe ve sair işlerle uğraşan tabur kâtibi Yüzbaşı Konyalı İsmail Bey ve muavini Ankaralı Mehmet Çavuş vardı. Bu kadroyla mükemmel bir suretle çalışabiliyorduk.  Yemekleri lokantamızda hep beraber yiyorduk. Ordudan tam bilinçli bir de aşçı yollamışlardı. Mektebimiz çok kalabalık bir hale geldiğinden idare işleri de güçlenmişti. Bunun için orduya müracaat ederek yalnız idare işleriyle meşgul olmak için bir müdür tayin edilmesini rica etmiştim. Orduda bizim işlerimizle alakadar olan 3. Ordu Harekât Şubesi Reisi Kurmay Yüzbaşı Hüsrev Bey (Hüsrev Gerede) idare işleri için Yüzbaşı Osman Bey isminde birini tayin ettirmişti. Artık daha rahat çalışabiliyordum. Birçok zabit, küçük zabit ve er yetiştirmiştik.

            Kayak ve dağcılık çalışmalarımızda aldığım fotoğrafileri Hüsrev Bey'e gönderiyordum. O da  İstanbul’da neşredilen Harb mecmuasına gönderiyordu”.

            Arif Hikmet Bey’in anılarından anlaşılacağı üzere Buldur’da kurulan askeri birlik her şeyi ikmal edilmiş 3. Ordu Avcı Kıtaatı mektebiymiş. Mimar Hasan Kuruyazıcı’nın yayına hazırladığı kitabında daha fazla detaylar var. Yazışmaları, talepleri, gelen cevaplar var. Anekdotları var. En iyisi bu kitabı edinip okumanızı önemle tavsiye ederim. Kitap tanıtımı derginin ileriki sahifelerinde olacaktır.

  

3.ORDU ERKAN-I HARBİYESİNE BULDUR’DAN YAZI (13 AĞUSTOS 1917  / 1333)

Avcı Kıtaatı Mektebi Numero 45 Buldur 18/8/33

Üçüncü Ordu-i Hümayun Erkan-ı Harbiye Birinci Şube Müdürlüğüne

     Mektebimize Birinci Kafkas Kolordusu’ndaki avcı taburundan 12/8/33 akşamı dört zabitle on iki küçük zabit,  İkinci Kolordu’daki avcı taburundan da 11/8/33’de iki zabitle sekiz küçük zabit  berayı talim gelmişlerdir.

      Bu gün saat dört evvelde birinci devre birinci ders ve talimine başlayacağım.

  Jimnastik hanemizin inşaatı hitam buldu.  Yalnız hendeklerin hafri vesaire gibi şeyler henüz ikmal edilmedi. Sebebi de İstihkâm taburundan günde ancak beş nefer gönderilmesi.

      Birinci dersimiz mesleğimizin mevzuu ve gayesi üzerinedir. Arazi üzerinde de tatbikat yapılacaktır.

     Zabitan odalarındaki tamirat ve badana tamamen hitam bulmuştur.

     Zabitan gazinosu tamamen ihzar edildi. Şimdilik tabldot tesisi mümkin değildir. Çünki aşçı yoktur. Yemek behemahal beraber yenmelidir. Aşçı gelinceye kadar iyi kötü birlikte olmalıdır.

    Muvafık ise haftada bir defa mesai raporu vermek istiyorum. Ve mesai raporlarım bir teceddüt olarak resimli olacaktır. Mesai raporlarını on günde bir gönderin. Resimli olmasına hacet yoktur.

     Şimdi idmanlardan sonra istihmam edebilmek için bir memba suyunun teşkil ettiği şelale altında bir banyo yeri yapmak üzereyim. Bunun hitamında da arz-ı malumat edeceğim. Maruzdur Efendim.

     Zabitanın günaşırı tıraş olmaları, her gün banyo yapmaları, velhasıl bir Avrupa zabiti gibi kurs müddeti geçirmelerini Paşa Hazretleri arzu ediyorlar. Kurs hitamında bizzat Paşa Hazretleri teftişe geleceklerdir. Zabitan ve küçük zabitanın terbiye-i bedeniye talimlerine muntazaman devamları şarttır. Bunlardan her birisine kurs nihayetinde tarafımızdan not verilecek. Notlar: Terbiye-i bedeniye, Dağcılık, Kızakçılık, Taharet ve nezafet, Hüsn-ü muaşeret.
 

                                   Üçüncü Ordu-yu Hümayun

                      Avcı Kıtaatı Mektebi Müdir ve Muallimi

                                 Mülazım-ı sani Hikmet İsmet                                           (İsmet oğlu Hikmet)

 

      Bütün bunlara ait birer rapor izhar edilecek ve ordyua takdim edilecektir.

      Not Cam ve ecza israfı etmeyiniz. Mecmuaya basılmak üzere ara sıra pek esaslı resim yapmanız en muvafık olur                                                                                                                    Hüsrev (Gerede)

( Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Mimar: Arif Hikmet Koyunoğlu belge 9 Sahif 443  

       Mimar Arif Hikmet Bey Balkan Savaşında Kafkas Cephesinde çok cefalar çekmiş, o şartlarda yaptıklarını bir bir not etmiş, şimdi bizler onun sayesinde okuyoruz. Türk Kayakçılığının temelini Sivas Suşehri Buldur köyündeki Talimgah mevkiinde atan Arif Hikmet Koyunoğlu’nu rahmetle yâd ediyorum. İyiki yolu bizim oralardan geçmiş.

            1917 yılında Rusya’da çıkan ihtilal nedeniyle Rus ordusu cephelerden çekilmeye başlayınca yine şiddetli çatışmalar yaşanmış. Arif Hikmet Bey Buldur’daki birliği ile 12 Mart 1918 de Erzurum’un kurtuluşuna katılmış,  başından yaralanmış. Bir daha Buldur’a dönememiş. Kayakçılık teşkilatını Erzurum Palandökende tekrar kurmuşlar. Neye niyet neye kısmet diyelim. Zamanın en iyi kayak hocası Buldur’daki Kayak mektebinin başındayken savaş girdabında kendisini Erzurum’da bulmuş.  Buldur Mektebi öksüz kalmış lakin vatan Sağ olsun Erzurum düşman işgalinden kurtulmuş.

        1915 yılında katıldığı Kafkas Cephesinden 1919 yılında terhis olan Arif Hikmet Bey İstanbul’a dönmüş. Kalan ömrünü Ankara, Bursa ve İstanbul’da mimar olarak sürdürmüş.  Dumlupınar Anıtı Eskişehir Çarşı Camisi, Ankara Çocuk Esirgeme Kurumu, Etnografya Müzesi, Türk Ocağı binası başlıca eserleridir. Vefatı 1982. Ruhu şad olsun. Minnetle anıyoruz.

            Yolunuz Çemberlitaş, Divan Yolu Caddesi, Nuru Osmaniye Türbesi mezarlığına düşerse büyük mürşit Ziya Gökalp’in kabrine uğrayın, bir Fatiha Ziya Gökalp’e, bir Fatiha’da o muhteşem kabrin mimarına okuyun. O mimar bizim fahri hemşehrimiz Arif Hikmet Koyunoğlu’dur.

            Yazımın başında zikretmiştim, bir kere daha yazmak isterim. Arif Hikmet Bey’in ismi Suşehri’nde bir caddede mutlaka yaşamalıdır. Her yılın Mart ayında Buldur/Erence ‘de etkinlikler düzenlenmelidir. Kayakçılığın doğduğu yer unutturulmamalıdır.

      

Erzurum’un Kurtuluşunda 12 Mart 1918 de Arif Bey (Başı sargılı olan)

             O yıllarda Subaylarımızın kıyafetleri gayet güzel, lakin sağ tarafta fotoğraf karesine giren askerimiz “fakirdenmiş”! . Fotoğraf bu, hiç yalan çektiğini görmedim.

            Değerli okuyucularım, Türk Kayakçılığının ilk hocası Arif Hikmet Koyunoğlu’nun anılarından, belgelerinden ilk elden derlediğim bilgileri sizlere sunmaya çalıştım.  Daha fazla araştırmak ve takdir sizlerindir. Son olarak bu kıymetli kayak hocamıza yapılan ahde vefasızlığı sizinle paylaşmak isterim. Oda şudur:

            Türk Kayakçılık Federasyonumuzun resmi web sitesinde,  Tarihçe bölümünde, Arif Hikmet Koyunoğlu’nun ismini göremedim, Buldur’ da bindir zahmetle kurulan mektebin izlerine rastlayamazsınız. Federasyonumuzun kıymetli görevlilerinden ahde vefa bekliyorum. Aşağıdaki tarihçenize Türkiye’nin ilk Kayakçılık Mektebinin Sivas Suşehri Buldur/ Erence Köyünde kurulduğunu, Yedek Subay Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun Mektebin ilk hocası olduğunu gururla yazmalısınız.

TÜRK KAYAKÇILIK FEDERASYONU KAYAKÇILIK TARİHÇESİ

            “Ülkemizde ilk kez 1914 yılında, Haliç’te bir marangoz atölyesinde yapılan çok sayıda kayak hayvan sırtında Erzurum’a taşınmış ve Kafkas cephesinde kayakçı er yetiştirmek üzere Erzurum’da açılan kurslarda 30 kayakçı yetiştirilmiştir. 1 Ocak 1933 yılında Galatasaray Lisesinden bir grup öğretmen ilk kez Uludağ’da kayak yaparak bu sporun Türkiye’de öncülüğünü yapmıştır. 1933-1934 yılları arasında Bursa, Ankara ve Erzurum Halkevleri ile Muhafız Alayı kayak sporu ile özellikle ilgilenmişlerdir. 1934 yılından sonra karlı bölgelerdeki Halkevleri aracılığıyla kayak sporu yurt düzeyinde yayılmaya başlamıştır. 1939 yılında kuruluş hazırlıkları tamamlanarak “Dağcılık ve Kış Sporları” ”adı altında örgütlenmiş olan federasyonumuz, ilk kurulan federasyonlardan biri olma vasfını da taşımaktadır.”

(https://www.tkf.org.tr/turkiye-kayak-federasyonu-tarihcesi/ 18,12,2019)



          



3064 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KATRAN BABA - 20/05/2020
KATRAN BABA
BAL HATUN CAMİİ / Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun - 28/04/2020
SUŞEHRİ BAL HATUN CAMİİ Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun
HASAN MEŞELİ İstikbalin Valisi İmranlı Hanelerinde - 18/06/2019
Ne yanar kimse bana âteş-i dîlden özge Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı / Fuzuli
Anıtkabir İnşaatında Çıkan Tüneller - 15/06/2019
ABDURAHMAN USTA'NIN ANILARI
Kapıdaki Yüzler - 16/10/2018
KAPIDAKİ YÜZLER
VELİ BABA TÜRBESİ - 17/01/2018
VELİ BABA TÜRBESİ BİR HUZUR BELDESİ
ŞAH TEPE - 01/04/2017
İmranlı Haber dergisi. 10. Sayı. Mart.2017
TARİHİ İMRANLI ÇEŞMESİ - 01/06/2015
HARBDAN HATIRA
TARİHTEN GÜNÜMÜZE KÖY MUHTARLARMIZ - 05/03/2014
MUHTARLIK TARİHÇESİ
 Devamı