Cemalettin OLGUN
ceolgun@gmail.com
BAL HATUN CAMİİ / Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun
28/04/2020 SUŞEHRİ BELKIS HATUN (BALHATUN) CAMİİ Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun Fotoğraflar : Salim Bıçakçı Kuzey Anadolu bölgesinde Sivas Vilayeti'ne bağlı olan Suşehri ilçesi Orta Karadeniz dağlarının güneye bakan kesiminde denizden 850 metre yükseklikte kurulmuştur. İlk ve Ortaçağlarda Kuzey Anadolu Ticaret Yolu üzerinde yer alan Suşehri ilçesi kervan güzergahı üzerinde yer almaktaydı. Tarihte Küçük Ermenistan, Pontus adı verilen bölgede yer alan Suşehri Hititler, Asuriler, Kimmerler, İskitler ve Medler, Persler, Pontus Krallığı ve Romalılardan sonra Malazgirt savaşı sonrasında Türklerin hakimiyetine girmiştir. Danişmendliler, Mengücükler, Saltuklular, Anadolu Selçukluları, Eratna, Kadı Burhaneddin Ahmed bölgemizde hüküm sürmüş beylik ve devletlerdir. Danişmendli beyi Abdurrahman Gazi, Kara Yakup Gazi, Şeyh Bahaaddin, Şeyh Behlül bin Hüseyin el-Horasanî, Yusuf Şeyh, Salur Dede (Hünü), Dündar Şeyh, Yolbeyi, Şeyh Yaramış, Çoban Emre gibi erenler ve gaziler Suşehri bölgesini yurt tutarak bölgenin Müslümanlaşmasını sağlamışlardır. Bölgemizde bulunan Ermeni ve Rumlar Türklere tâbi olarak varlıklarını devam ettirmişlerdir. Osmanlılar doğuda Selçuklu ve İlhanlı hakanlıklarının, batıda ise Doğu Roma İmparatorluğu'nun mirasçısı olarak tüm Anadolu ve Rumeli topraklarında söz sahibi olduğunu ilan etmiş ve bunu gerçekleştirmek için fütuhata girişmiştir. Timur İmparorluğu'nun yıkılışından sonra Doğu Anadolu'da güçlenen Akkoyunlular Fatih'e rakip olmuştu. 11 Nisan 1473 tarihinde Uzun Hasan üzerine sefere çıkan Fatih Otlukbeli savaşı ile Akkoyunluları tarih sahnesinden silmiş ve Karahisar-ı Şarki Sancağı'nı Osmanlı Devleti'ne dahil etmiştir. Fatih fethin ardından İstanbul'a dönüşünde Şebinkarahisar ve Koyulhisar ve Büyükgüzel'e cami, Aşağı ve Yukarı Kale (Koyulhisar) civarına da iki köprü yaptırmıştır. 16.yüzyılda Suşehri bölgesi Osmanlı-Safevi sınırı olmasından dolayı devamlı yağma ve saldırılara açık kalmış, bölgedeki köylerin bir çoğu terkedilmiş veya harabe haline dönmüştür. Fatih Karahisar'ı aldıktan sonra Rum Beylerbeyliği'ne sancak olarak eklemiş, ardından Yavuz zamanında Erzincan (Kemah) Beylerbeyliği'ne katılmış (1514), 1536'dan itibaren ise Erzurum Eyaleti'ne ilhak edilmiştir. 1485 tarihli ilk arazi sayımında (tahrir) Suşehri ve Akşehir-i Abad Karahisar-ı Şarki sancağına (Rum Eyaleti) bağlı nahiye olarak gözükmektedir. 1530 tarihli tahrirde Akşehir-i Abad'a bağlı 129, Suşehri nahiyesine bağlı 77 köy ve mezra bulunmaktadır. 1645 yılında Akşehir-i Abad nahiyesi bölünerek Yakacık adıyla yeni bir nahiye kurularak 25'e yakın köy buraya bağlanmıştır. İdari yapı 1828 yılına kadar böyle devam etmiş olup ilk nüfus sayımının yapıldığı 1831 yılında ise Trabzon Eyaleti'ne bağlanmıştır. 1866-1871 yılları arası tekrar Erzurum Vilayeti'ne ardından 22 Ocak 1871 tarihli İdare-i Umumiye-i Vilayat Nizamnamesi ile Sivas Vilayeti'ne bağlanmıştır. Suşehri kazasının merkezi olan Enderes (Andiryas Karyas) ticaret yolu üzerinde yer alan önemli bir merkezdi. 1485, 1530, 1547 yıllarında köyün tamamı Ermenilerden oluşmakta olup ispenç vergisi verenlerin isimleri kayıt altına alınmıştır. 1547 tarihinde yapılan tahrir (arazi yazımı defterinde)[1] Karahisar-ı Şarki Sancağı'na bağlı Akşehir-i Abad nahiyesinin köyü olan Andiryas'da tamamı Ermeni ispenç vergisi (şahıs vergisi) veren 174 kişi olup yaklaşık nüfusu 870 kişi olup yıllık geliri 10.070 akçedir. 1643 tarihli avarız defterinde Yakacık nahiyesi bağlı olan Andiryas'da ilk defa 5 adet İslam hanesi gözükmektedir. 78 Ermeni hanesiyle toplam 83 adet avarız vergisi veren (savaş zamanında alınan vergi) hane bulunmaktadır. Evliya Çelebi'de buraya 1645 yılında bölgeyi ziyaret ettiğinde Andiryas köyü için "Akşar ovasında yüz evli mamur Ermeni köyüdür ve zeamettir" demektedir. Türkler genelde kendi köylerinde yaşarken konumunun öneminden dolayı Andiryas köyüne bu yıllarda yerleşmeğe başladıkları ve devlet tarafından teşvik edildikleri anlaşılmaktadır. Yaklaşık seksen yıl sonra bölgede Müslüman varlığının artması üzerine Ali Paşa'nın kızı Belkıs Hatun (Bal Hatun) buraya cami yaptırmağa karar vermiştir. Kitabesinden 1725 yılında yapıldığı anlaşılan bu camiye ait vakfiyeyi şu ana dek bulamadığımızdan Ali Paşa'nın kim olduğu noktasında tereddütlerimiz var idiyse de 3 Haziran 1778 tarihli belgede Belkıs Hatun camiine müezzin olarak atanan İbrahim Halife'nin ücretini Karahisar-ı Şarki Şabhane Mukataası'ndan aldığına dair belge mevcuttur. (Cevdet Evkaf 9576) [1] TT 478 nolu tapu tahrir defteri (1547 tarihli) Devletlü inayetlü sultanım hazretleri sağ olsun. Bu kulları Karahisar-ı Şarki Kazası'nda Andiryas Karyesi'nde vaki Belkıs Hatun Cami-i Şerifi'nde Karahisar-ı Şarki Şabhanesi Mukataası faizi malından almak üzere yevmi on iki akçe vazife ile müezzin olup üzerime edası lazım gelen hizmetimi eda eyledikten sonra müstehak olduğum vazifemi mukataa-ı mezbure voyvodasından taleb ve otuz seneden mütecaviz olup bir türlü muhalefet etmezler iken şimdi voyvoda-ı mezburlar vermemek için vazife-i merkum beratımda tahrir olunan mal-ı faizi mal-ı mirisinden maada olmayıp ashab-ı mukataaya verdiğim bedel-i iltizamdan başkadır deyü vermekte taallül ve gadr iradesinde olmalarıyla mercudurki cihet-i merkum kaydıyla mal-ı mukataanın kayıdları derkenar olup malum-ı devletleri buyuruldukta voyvoda-ı mezburlar mukataa-ı mezburun mal-ı mirisin kabz ettikden sonra ashab-ı mukataaya verilen mal-ı faizine mahsub olmak üzere beratım mucibince müstehak olduğum vazifemi voyvoda-ı mezburlardan vakt u zamanıyla tamamıyla tahsil ve alıverilmek babında emr-i alileri rica olunur baki emr ü ferman devletlü efendim sultanımındır. Bende-i İbrahim Halife veledeş (onun oğlu)
Özet: Andiryas'da Belkıs Hatun Camiinde yevmi on iki akçe ile müezzin olan İbrahim Halife ücretini Karahisar-ı Şarki Şabhanesi Mukataası faizinden almakta iken burada görevli voyvodalar bu ücreti vermediklerinden İbrahim Halife'nin ücretinin voyyodalardan tahsili talebi. Bu caminin yapılışı sonrasında Andiryas'ın ne kadar müslümanlaştığına dair elimizde bir belge yoksada 1835 yılındaki nüfus sayımında Yakacık Nahiyesi'ne bağlı Andiryas köyünde 604 İslam, 886 Ermeni toplam 1490 (kadın+erkek) bulunmakta idi. Bölgeye ilk yerleşenlerin Sait Beyzade, Baki Beyzade, Haşim Beyzade ve Kadıoğulları aileleridir. Karabeyoğlu, Selimoğlu, Burukoğlu, Kör Osmanoğlu, Tütüncüoğlu, Molla Ahmedoğlu, Torunoğlu, Şahbazoğlu, Kesimoğlu, Şehirlioğlu, Kör Alioğlu, Düğecioğlu, Duralioğlu, Musaoğlu, Kethüdaoğlu, Gençoğlu, Rumoğlu, Gönüloğlu, Aşık Hasanoğlu, Tataroğlu, Kel Osmanoğlu, Kara Musaoğlu, Patozoğlu, Deli Habiboğlu, Kukuloğlu, Altıparmakoğlu, Tirkeşoğlu, Memişoğlu, Muhzıroğlu, Başmakçıoğlu ailelerinin bölgenin yerli ahalilerinden olduğunu 1835 tarihli nüfus kayıtlarından öğrenmekteyiz. 2 Nisan 1872 tarihinde Suşehri kazasının merkezi Ezbider'den Andiryas'a getirilerek Gönüloğlu Mehmed Ağa'nın arsası üzerine ahalinin yardımıyla hükumet konağı inşa edilerek kaza merkezi yapılmıştır. 1881 yılındaki sayımda Andiryas merkezinde 587 İslam, 1475 Ermeni toplam 2062 kişi. 1915 yılındaki sayımda ise 3622 kişinin 1412'si İslam, 2118 Ermeni, 91 protestan ve yabancılardan oluşmakta idi. 1908 tarihli ve 8068 numaralı Suşehri Şeriye Sicili'ndeki kayda göre (51 nolu hüküm) Suşehri kazasının merkezi olan Andiryas (Enderes) kasabasında Belkıs Hatun camii imam ve hatibi olan Abdullah'ın kötü alışkanlıkları yüzünden görevden alınarak yerine Merkez Medresesi müderrislerinden İsmail Efendi'nin atandığına dair ahali ve eşrafın isimleriyle verilen karar mevcuttur. Bu belgede Suşehri'nin ileri gelenlerinin isimleri zikredilmiştir. Transkribesi. Suşehri kazasının merkezi olan nefs-i Andiryas kasabasında vaki nezaret-i evkaf-ı hümayun-ı mülukaneye mülhak evkafdan kasaba-yı mezkurda vaki ashab-ı hayrattan Belkıs Hatun Cami-i Şerifi'nde kasaba-yı mezkurede vaki bir taraftan Muhzıroğlu Ali Ağa bahçesi ve bir taraftan hark ve iki taraftan Ali Efendi hafidesi Edibe Hatun bahçesiyle mahdud ve bir kıta vakıf bahçesinin sınırı gallesinden imamet cihetine ve hitabet ciheti ber vech-i hasbi olarak el-yevm ba-berat-ı şerif-i alişan imam ve hatibi olan Abdullah Efendi bin Hacı Yusuf Efendi eğer ki bir müddetden beri cami-i şerif-i mezkurun ber vech-i muharrer imam ve hatibi olup mezbur Abdullah Efendi işbu sene-i mübarekenin Ramazan-ı Şerifinde sadaka-ı fitreye sebb ü şetm (sövüp sayma) eylediği gibi sair mesavi (kötü) ahvali cümlemiz indinde meşhud olan ve şer-i şerife mugayir harekatı kendiye kar ve ittihaz eylediğinden menfur (nefret edilen) nas vesair denaset-i ahlak-ı zemimesi (kötü ahlaki alışkanlıkları) dahî buna kıyas olup cümlemiz kendi(n)den itiraz ve etvar-ı na-hemvari (uygunsuz hareketler) şer'an mucib-i itiraz olmağla cihet-i imamet ve hitabet-i mezkure mezbur Abdullah Efendi'nin üzerinden ref' (kaldırılarak) ve cami-i şerif-i mezkur civarında vaki Merkez Medresesi'nde müderris ulumadan işbu meclis-i şerde hazır İsmail Efendi bin Mehmed Efendi'yi cümlemiz müntehab (seçim) ve muhtarımız olup mumaileyh İsmail Efendi'ye tevcih buyurulmak muradımızdır deyü Evkaf Müdürü Vekili Raşit Bey hazır olduğu halde huzur-ı şer'ide ale't-tariki'ş-şehade ihbar ederiz. 14 Zilhicce 1325/ 18.1.1908 Kaza-yı mezkure müftüsü Hacı İsmail Efendi bin Mustafa Eşrafdan Bakibeyzade Emin Bey bin Salih Bey Eşraftan Hacı Hasan Efendizade Abdülaziz Efendi bin Hacı Hasan Ağa Ulemadan Said Beyzade Hakkı Efendi bin Abdullah Ulemadan Said Beyzade müezzin Abdullah Efendi bin Osman Eşraftan Mehmed Beyzade Ali Bey bin Mehmed Bey Eşraftan Said Beyzade Hasan Efendi bin Ali Bey Muhtar Karamusaoğlu Osman Efendi bin Yakub Aza Gönüloğlu Salih Ağa bin Ebubekir Aza Tahir Beyoğlu Ömer Ağa bin Süleyman Aza Milaslıoğlu Esad Ağa bin Osman Aza Ahmed Beyoğlu Durmuş Bey bin Ahmed Bey Eşraftan İbrahim Beyzade Hürrem Bey bin Hasan Eşraftan Said Beyzade Hacı Abdi Efendi bin Ömer Eşraftan Said Beyzade Ali Rıza Efendi bin Yusuf Eşraftan Sadullah Beyzade Şevket Efendi bin Ahmed Ahaliden İbrahim Beyoğlu İbrahim bin Abdülmecit Ahaliden Nalbantoğlu Hasan Usta bin Mehmed Ahaliden Said Beyoğlu Nabi Bey bin Hüseyin Ahaliden Hacıoğlu Mehmed Ağa bin Abdülkadir Ahaliden Paşmanoğlu/ Yağmanoğlu (?) İbrahim bin Hacı Edhem Ahaliden Arabkirlioğlu Şaban Ağa bin Ebubekir Ahaliden Hacı Abdullahoğlu Hasan Ağa bin Abdullah Ahaliden Aliyar/ Alibaroğlu (?) Mehmed Ağa bin Ali Ahaliden Muslizade Kasım Efendi bin Hacı Niyazi Efendi Ahaliden Şahbazzade Ömer Efendi bin Salih Ahaliden Samuroğlu/ Hamuroğlu Asım Ağa bin Mehmed Ahaliden Gönüloğlu Hüseyin Ağa bin Ebubekir Ahaliden Gönüloğlu Emin Ağa bin Ebubekir Ahaliden Hacıoğlu Mehmed Ağa bin Feyzullah Ahaliden Gammazoğlu (?) Bektaş Ağa bin Sadık Ahaliden Muhzıroğlu Ali Ağa bin İbrahim Ahaliden Mehmed Beyzade Rıza Bey bin Mehmed Ahaliden Karaalioğlu Hamdi Efendi bin Mehmed Ahaliden Karamusaoğlu Süleyman Ağa bin Mustafa Ahaliden Mehmed Beyzade Rıza Bey bin Mehmed Ahaliden Molla Hasanoğlu Hakkı Efendi bin Mehmed Ahaliden Milaslıoğlu Abdülvahid Ağa bin Osman Ahaliden İmamoğlu Kerem Ağa bin Mehmed Ahaliden Battaloğlu Abdullah bin İbrahim Ahaliden Azadoğlu Mehmed Ağa bin Hüseyin Ahaliden Karurluoğlu(?) Osman Ağa bin Yusuf Ahaliden Kel Yusufoğlu Ahemd bin Musa Ahaliden Ankaralıoğlu Mustafa bin Veli Ahaliden Karslıoğlu Ahmed bin Osman Ahaliden Koçalioğlu Nazım bin Abdullah Katibi Lütfü Ben dahî imamet ve hitabet-i mezkureyi kabul eylediğimi mübeyyin temhir kılındı (mühürlendi) 14.Z.1325/18.1.1908 Müderris İsmail Hakkı Ben dahî işbu muamelede hazır olduğumu mübeyyin işbu mahalle temhir kılındı. 14.Z.1325/18.1.1908 Evkaf Müdür Vekili Mehmed Raşid Mucibince lazım gelen ilam-ı şerisinin tanzimi ve takdimi zımnında işbu mahalle şerh olunarak temhir kılındı . Tarih: 14.Z.1325/18.1.1908 Belkıs Hatun caminin adının neden Balhatun olduğuna dair elimizde bir kayıt yoktur. Cami deprem dolayısıyla yenilendiği kitabesinden anlaşılmaktadır. Suşehri tarihinin en eski yapısı olması ve İslamın bölgeye girişini temsil eden cami tescilli tarihi eser statüsündedir. Bal Hatun'un mezarı ise Asri mezarlığa nakledilmiş olup maalesef kitabesi kayıp olmuştur. Belkıs Hatun'a hayır dualarımız daim olması niyazıyla. SUŞEHRİ’NİN ŞEHİR TARİHÇESİ 2009 (S. 373, 374 ) Hasan Eroğlu- Ergül Şimşek Balhatun Camii Kitabesi Suşehri’nin Çarşı içinde ve Cumhuriyet Mahallesindeki Camii Suşehri’nin ilk büyük camisidir. Kitabede : “Camii Şerifin Sahibetül – Hayratı Ali Paşa kızı Balhatun 1138” yazılıdır. Bu cami evvela ahşap olarak yapılmış. Minareside ahşap imiş. Bilaharinare taştan yapılmış. Buda 1939 zelzelesinde yıkılmış ve sonra Kaymakam Edip Boztepe zamanında Güzelleştirme Derneği marifetiyle diğer eserler meyanında kaidesi sağlam kalan eski minarenin üzerine başlanmak suretiyle şimdiki minare yapılmıştır. 1956-1957 yıllarında Cami önündeki yüksek ve dut ağaçları bulunan bahçesi sökülmüş, bunun yerine şimdiki dükkanlar yapılmış ve öndeki meydan açılmıştır. Evvelce caminin önü doğu tarafındaki şimdiki yüznumaralar tarafında idi. Camiyi yaptıran Balhatun ile diğer bazı kabirler bu bahçenin Buğday pazarına bakan ve Buğday pazarına dönen köşede işlemeli taşlar ile yapılmış birde çeşme var idi. Yukarıdaki kitabe bu gün her ne kadar yeni ve taştan inşa edilen caminin kapısı üzerine yerleştirilmiş ise de bunun bir cami kitabesinden ziyade hasar görmüş bir kabir r kitabesi olduğunu zannediyorum. Belki altında bir de “Lillahil Fatiha” yazılı olması gerekli gibi zannettim. Balhatun Camiinin avlusundaki eski Müslüman mezarlığı kaldılırken kabir taşlarını okuyan heyete dahil edilen öğretmen Osman Engür’ün beyanına göre , bu hatunun adını taşıyan bir kabir taşına rastlayamadık, diyor, doğrudur. Bu taşı almış caminin kapısı üstüne koynuşlar. Hami Uz’la Suşehri Müftülük çiçekliğine konmuş bu kabir taşlarını tekrar gezdik. Üç kabir taşından iki tanesini okuyabildik. “Derviş Mehmet Ruhuna Fatiha1154”, Arapkirli Telgraf Memuru Hüseyin Avni Efendi Ruhuna Fatiha 1229”, üçüncüsünü okuyamadık. Balhatun, Reşadiyeli Vezir Hasan Paşa sülalesinden Süleyman Bey’in Telli Hatundan olma kızıdır. İdrinli Hüseyin Efendi’nin hanımıdır. Reşadiye’nin Kızılcaviran köyünde 4549 akçelik tımarı vardır. Reşadiye Tarihi 425” ÇAKMAKKIR DERGİSİ. Hasan Eroğlu, Caminin 1939 depreminde yıkıldığını, Kaymakam Edip Boztepe zamanında yapıldığını aktarmaktadır. Suşehri Kaymakamlarının görev çizelgesine göre Kaymakam Edip Bey 29.11.1946 ile 23.08.1948 arası 1 yıl 8 ay görev yapmıştır. Bu hesaba göre Cami depremden 7 sene sonra yapılmış olmaktadır. Cami kitabesinin aslında bir kabir kitabesi olduğu aktarılmıştır. Kitabe metni “Camii Şerifin” olarak başlayıp “hayrat sahibi Ali Paşa kızı Balhatun” olarak biter. Kabir kitabeleri usulünde bu hitaba pek rastlanılmaz. Teyit etmek için duvardaki kitabeyi detaylı incelemek gerekir. Kitabedeki cami bitiş tarihinin H. 1137, Balhatun’un ölüm tarihi H.1137 olması bir tesadüf mü , yanlışlık mı belli değil. Cami Haziresindeki mezarlalar taşınırken Balhatun’un mezar taşının olmaması Hasan Eroğlu’nun aktardığının muhtemel olduğunu düşündürür. Suşehri’nin hafızası merhum Eroğlu ‘nun mutlaka bir bildiği vardır ki notlarına almış. Balhatun’un, Reşadiyeli Süleyman Bey’in kızı olduğu kitabeye kazınan “Ali Paşa kızı” ibaresi ile ters düşmektedir. Dergimizin yazarı Levent Kürşat Kırca Bey’in “Belkıs Hatun caminin adının neden Balhatun olduğuna dair elimizde bir kayıt yoktur” tezinden yola çıkacak olursak Reşadiyeli Süleyman Bey’in kızının Belkıs Hatun olma ihtimali doğar. Girift bir hal alan Suşehri’nin incisi bu caminin akademik olarak incelenmesi gerekir. Bunu detaylı araştıracak arkadaşlara ihtiyaç var. Bal Hatun Camii mihrap üstü yazısı : Allah, Mauhammed ile başlayıp "Küllema dahale aleyhe zekeriyyel mihrap" H. 1347 (1928) ile bitmektedir. Alt kısımda Allah,maşallah, dörtlü figüreiçerisinde her figüre bir harf gelmek üzere "Ya hafız" lafzı yazılıdır. COĞRAFYASI, TARİHİ VE FOLKLORUYLA SUŞEHRİ İlyas Ege 2017 ( S.167.168 )
Tarihi Yapılar, Balhatun (Belkız Hatun) Camii Caminin orijinal yapım ktabesinde , Camii şerifin sahibetül hayratı Ali Paşa Kızı Bal Hatun tarafından (Hicri) 1138 yılında (Bu tarik miladi takvimle 1725- 1726 yıllarına denk gelir.) yaptırıldığı yazılıdır. O yıllarda yaptırırlan caminin minaresinin ahşap olduğu, 106-1909 yılları arasında Mutasarrus Cavit Paşa zamanında taştan bir minare yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bal Hatun tarafından yaptırılan cami ve Cavit Paşa zamanında taştan yaptırılan uzun ve zarif minare 1939 Erzincan depreminde tamamen yıkılmış, şimdiki yapı, İlçe halkının katkılarıyla 1940 yılında inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı olan yeni caminin beden duvarları ve kuzeybatı köşesinde yer alan minaresi kesme taşta yapılmıştır. Tabanı ve tavanı ahşap malzemelidir. Caminin ahşap tavanları; Faik (Üstünel), Hüsnü (Fırat) ve Kamil (Fırat) ustaların eseridir. Cami Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1991 yılında tamir ettirilmiş, minber ve kürsüsü yeniden yaptırılmıştır. Mihrabın sağ üst köşesinde Allah, sol üst köşesinde Muhammed yazılıdır. Mihrabın üst ortasında bulunan kitabede Al-İ İmran suresinin 37. Ayeti ve H.1348 (M.1925) tarihi yer almaktadır. Mihrabın ve taş süslemelerin bu tarihte yapıldığı sanılmaktadır. Caminin adından bir kadından, bir kadın tarafından veya onun adına sonradan yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bal Hatun’un önceki yıllarda minarenin bitişiğinde bulunan kabri daha sonra Asri mezarlığa nakledilmiştir. Burada bulunan mezar taşında doğum tarihi H.1112, ölüm tarihi H. 1137 olarak yazılıdır. Bu bilgilere göre Balhatun 25 yaşında vefat etmiştir. Anlatılanlarda bu bilgiyi doğrular mahiyettedir. Balhatun yaşarken cami bitirilememiş ölümünden sonra tamamlanmıştır. Ülkemizde pek çok anıt yapı (Cami, çeşme, okul vb.), genç yaşta ölen insanların hatırasını yaşatmak, ölen kişinin sevap kazanmasını temin için yaptırılmıştır. Bir Vezir kızı olan (Vezir Ali Paşa) Balhatun’un genç yaşta ölümü üzerine ailesinin bu camiyi yaptırdığı akla yatkındır. Vezir Ali Paşa’nın kimliği konusunda elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Mayıs 1778 tarihli belgede cami müezzininin ücretini Şebinkarahisar Şebhane Mukataasından aldığına dair vakıf bilgisi vardır. Camiye ait birde “Mum Vakfı” bulunduğunu camide yakılan mumların bu vakıf gelirlerinden temin edildiği anlatılmaktadır.”
ÇAKMAKKIR DERGİSİ : İlyas Ege’nin Sivas 1000 Temel Eser serisinden çıkıp 2017 yılında yayımlanan Coğrafyası Tarihi ve Folkloruyla Suşehri kitabında konu edilen Balhatun (Belkız Hatun) Camii hakkındaki yazıda caminin minaresini yaptıran Şebinkarahisar Mutasarrıfı Ahmet Cavit Paşa hakkında tahkikat açılmış, Suşehri Kazası Bidayet Mahkemesinde davası görülmüş. Belgeyi Murat Dursun Tosun yayınladı. Murat Bey, Suşehri ve vadi tarihini araştıran değerli bir şahsiyettir. Arşiv Fon Kodu: DH. MUİ. Dosya No: 35, Gömlek No: 18, Tarihi: 29 Rebiü’l-evvel 1327 (1 Mayıs 1909)
Adliye ve Mezahip Nezâreti Umur-ı Cezaiye Müdiriyeti Aded 288 Dahiliye Nezareti Celilesi’ne, Nâzır Beğ Efendi Hazretleri,
Nefy ve teb’idi ve ahz-ı rüşvet maddelerinden dolayı manzur-ı âlîyye olan Karahisar-i Şarki Mutasarrıfı Cavid Paşa hakkında tahkikat icrası cihet-i mülkiyeye aid olduğu halde daire-i istintaka raci’ (alakası) olduğuna dair Suşehri kazası bidayet mahkemesi ceza dâ’iresinden verilmiş i’lamın mugâyeret-ı kanuniyesine (kanuna aykırılığına) mebni ba-emri tahriri nakzını (talebini) havi mahkeme-i temyiz istid’a dairesinden i’ta kılınub baş müddei-i umumilik me’muriyet-i behiyyesinden ba-müzekkere tevdi’ olunan 29 Temmuz Sene (1)325 tarih ve binikiyüz yetmişüç numerolu i’lam evrak-ı müteferri’asıyla maan (birlikte) ve leffen takdim kılınmış olmağla ol-babda emr u ferman hazret-i men-lehü’l-emrindir. Fi 10 Şaban Sene 1327 ve fi 13 Ağustos Sene 1325 (26 Ağustos 1909) Adliye Nâzırı Tahsin ( https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/01/10/sebinkarahisar)
SALİH KIRCA BİR SÖYLEŞİDE CAMİ İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİ AKTARIYOR.
“Burada Gözköy’de Rumların kilisesi vardı, büyük güzel bir kiliseydi, yıktılar. Kimi evine götürdü tahtaları, taşları kimi taşlar da ortadan kayboldu. O kilisenin sütunlarından bazıları hâlâ bizim merkezdeki Balhatun Camii’nin içindeki taşıyıcı ahşap direklerin altında durur. Onlar kilisenin taşlarıydı. Salih Kırca bu söyleşiyi 90 yaşında iken İhsan Tevfik Kırca’ya vermiş, İhsan Bey, “İnsan ve Mekan Yüzüyle Mübadele adlı kitabının 2. Baskısında söyleşiyi yayınlamıştır. Direk altı taşların aslında desenli oymalı olduğu, camiye konulurken taşların işlenerek yuvarlak halka şeklinde pürüzsüz hale getirildiği söylenmektedir. BAL HATUN CAMİSİ
Sivas İli,Suşehri ilçe merkezi, İstanbul Caddesi üzerinde yer alan camii, asıl ibadet alanına girişin üzerinde yer alan orijinal yapım kitabesinden “camii şerifin sahibetül Hayrat-ı Ali Paşa kızı Bal Hatun sene 1138 H.” Ali Paşa kızı Bal Hatun tarafından H. 1138 M. 1725–26 yıllarında yaptırıldığı, 1938 Erzincan depreminde tamamen yıkılması sonucu 1940 yılında yaptırıldığı bilinmektedir. Camii, son cemaat mahalli ile birlikte dikdörtgen planlı olup, beden duvarları ve kuzeybatı köşesinde yer alan tek şerefeli minaresi kesme taştan yapılmıştır. Tabanı ve tavanı ahşap malzemeli olan asıl ibadet alanında ahşap iki dikme duvarlarla birlikte tavanı taşımaktadır. Geniş saçaklı çatısı Marsilya tipi kiremitle kaplıdır. Caminin güneydoğu ve batı yönünde betonarme Kız Kur’an Kursu binası, tuvaletleri ve abdest alma yerleri, doğu ve kuzey yönünde ise dükkânları yer almaktadır. Camii sağlam ve ibadete açık olup, ilçe merkezinde çok sayıda kişinin ibadet etmesine elverişli ve ihtiyaca cevap verecek durumdadır |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KATRAN BABA - 20/05/2020 |
KATRAN BABA |
TÜRK KAYAKÇILIĞI SİVAS SUŞEHRİ BULDUR KÖYÜNDE BAŞLADI - 19/02/2020 |
TÜRK KAYAKÇILIĞI SİVAS SUŞEHRİ BULDUR KÖYÜNDEN BAŞLADI |
HASAN MEŞELİ İstikbalin Valisi İmranlı Hanelerinde - 18/06/2019 |
Ne yanar kimse bana âteş-i dîlden özge Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı / Fuzuli |
Anıtkabir İnşaatında Çıkan Tüneller - 15/06/2019 |
ABDURAHMAN USTA'NIN ANILARI |
Kapıdaki Yüzler - 16/10/2018 |
KAPIDAKİ YÜZLER |
VELİ BABA TÜRBESİ - 17/01/2018 |
VELİ BABA TÜRBESİ BİR HUZUR BELDESİ |
ŞAH TEPE - 01/04/2017 |
İmranlı Haber dergisi. 10. Sayı. Mart.2017 |
TARİHİ İMRANLI ÇEŞMESİ - 01/06/2015 |
HARBDAN HATIRA |
TARİHTEN GÜNÜMÜZE KÖY MUHTARLARMIZ - 05/03/2014 |
MUHTARLIK TARİHÇESİ |
Devamı |