• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/PolatderesiKulturYardimlasmaDernegi/
  • www.twitter.com

Cemalettin OLGUN
ceolgun@gmail.com
TARİHTEN GÜNÜMÜZE KÖY MUHTARLARMIZ
05/03/2014


         İLK SEÇİMDEN GÜNÜMÜZE MUHTARLARIMIZ

      30 Mart 2014 günü tüm yurtta Mahalli İdareler Genel Seçimi yapılacak. Seçimde İl, İlçe, belde ve Büyükşehir Belediye başkanları seçilecekler. Aynı seçimde Belediye meclis üyeleri, köy ve mahalle muhtarları da seçilecekler. Şimdiden seçime katılacak olan adaylara başarılar dilerim.       Demokratik bir ortamda hilesiz, hurdasız centilmence bir seçimin ülkemize hayırlar getireceğini umuyorum.
      Seçim atmosferine girdiğimiz bu aylarda tarihten günümüze kadar gelip geçen köy muhtarlarımızı yad edelim, onları gelecek nesillere aktaralım. Gelin hep beraber zaman tünelinde birer yankı bırakıp giden bu değerli zatları tanıyalım.
      Osmanlı Rus harbinin çıkması üzerine Erzurum'dan göç eden 29 aile 1877 yılında Karacaveran köyüne gelip yerleşti, böylece köy tüzel kişiliği başladı. Bu tarihi başlangıç kabul ederek;


OSMANLI DÖNEMİ VE CUMHURİYETİN İLK DÖNEMİ KÖY MUHTARLARI

   1. Mehmet Gazi (Osmanlı beratında camiyi ilk yaptıran kişi olarak adı geçmektedir)
   2. Hasan Pehlevan 1854-1939 ( Berat'da camiye bir han vakfettiği yazılıdır)
   3- Molla Kaya (Köyün ilk resmi imamı. İmamlar aynı zamanda muhtarlık görevi de yaparlardı)
   4. Molla Raşid 1864-1936 (Köyün ikinci beratlı imamı)
   5. Derrviş Bekdaş 1882 -1964
   6. Kopuk İsmail (Yılmaz) 1897-1969 (1921 Koçgiri isyanında direniş lideri)
   7- Abdullah Bekdaş 1895-1983
   8- Molla Zabit (Kaya) 1903- 1980 (1939 Erzincan depreminde gelen yardımları dağıttı)


      Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet ilanından sonra ilk seçimlerin yapıldığı 1944 yılına kadar görev alan muhtarların isimleri köyde yaşayan insanların anlattıklarından, Sultan 2 nci Abdülhamid tarafından Karacaören camiine verilen berat-ı şahaneden ve kulaktan kulağa gelen aktarımlardan tespit edildi.

       Bu dönemdeki sıralama doğru olmakla birlikte adı geçen muhtarların kesin olarak hangi tarihlerde ne kadar süreyle muhtarlık yaptıkları bilinmemektedir.

       Muhtarların isim hizasındaki tarihler, doğum ve vefat tarihleridir.
      Aşağıda aktaracağımız 1944 yılından sonra seçimle iş başına gelen muhtarların isimleri, görev yaptığı yıllar ise arşiv kayıtlarından doğrulanmıştır.


               SEÇİMLE GELEN KÖY MUHTARLARI

1 nci dönem (1944-1947)- Muhtar Osman Yalçın (1908-1957)

      Karacaören Köyüne verilen ilk muhtar mührü izi. Üzerinde "T.C. SUŞEHRİ KARACAVEREN KÖYÜ İHTİYAR M"(mührü) yazmaktadır.

       Mührün orta kısmında ay yıldızlı Türk bayrağı motifi ve T.C.nin kuruluş yılı olan 1923 yazmaktadır. Aşağıdaki  mühür izi 08,09.1944 yılında yapılan bir köy senedinden alınmıştır. Senedi düzenleyen köyün ilk muhtarı fotoğrafta görülen Osman Yalçın dır.


 

      Cumhuriyet döneminde 1944 yılında çıkarılan 4541 sayılı Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar ve İhtiyar Heyetleri teşkiline dair kanun gereğince tüm yurtta olduğu gibi Karacaören köyünde de ilk Muhtarlık seçimleri yapıldı.
      Köyün nüfusu 1944 yılında 530 hane sayısı ise 80 idi, ortalama hane nüfusu 6 kişiden oluşmaktaydı. 1935 yılında çıkarılan soyadı kanunuyla köyde ayrı hanelerde yaşayan 70 aileye 70 değişik soy ismi verilmiştir. Aradan geçen 9 yılda aile arası ayrılmalarda katılırsa köyün hane sayısının 80 civarında olduğu kuvvetle muhtemeldir.
      Yapılan oylamada köyün ilk muhtarı 36 yaşında gözünü daldan budaktan sakınmayan, dirayetli kişiliği ile bilinen Osman Yalçın seçildi. Osman Yalçın'ın ihtiyar kuruluna Aza Halil Eren Aza Abit Coşkun ve Aza Mustafa Çetinkaya (1917-1988) seçildiler.
      Yukarıdaki belgede köyün ilk muhtarı Osman Yalçın ve ilk Azaları Halil Eren, Abit Çoşkun ve Mustafa Çetinkaya'nın kazıtılmış mühürleri görülmektedir. O tarihlerde okur yazar olmayanların özel mühürleri olduğundan imza yerine bu mühür izleri bırakılırdı.

      İlk mühür muhtarlık mührü, diğer kazıtma mühürler 1 ncisi muhtar Osman yalçın, 2 nci Aaza Halil Eren, 3 ncü aza Abit Coşkun, 4 ncü ise aza Mustafa Çetinkaya'nın özel mühürleri.

      İlk seçilen İhtiyar Kurulunun düzenlemiş olduğu köy senedinin tarihi yukarıda da görüldüğü gibi 8-9-944(1944) yılına aittir. Bu belgeye Kemallı köyünden Zekeriya Genç, Karacaören köyünden Kadir Polat ve Durak Apaydın'ın şahitlik ettikleri kayda geçmiştir.

      Osman Yalçın'ın muhtarlık dönemi 2 nci dünya savaşının yurdumuza vermiş olduğu ağır sonuçlar altında geçti. Türkiye savaşa girmedi ancak savaş boyunca gençlerini, ordusunu silâh altında hazır bekletmişti, Türk ekonomisi durmuş, kıtlıklar yokluklar baş göstermiş, olan malların fiyatları artmış, temel maddeler bulunamaz hale gelmişti. Bu yüzden köyde de maddi sıkıntılar söz konusuydu, muhtar Osman ve ihtiyar kururlu bu ilk dönemde sıkıntılar içerisinde vazifelerini yaptılar.
      Seçimlerden 1 yıl sonra Çermişek köyünde kururlu bulunan bölge Jandarma karakolu Karacaören'e taşındı. Bölgenin asayişi artık buradan sağlanmaya başlandı..
      Maddi sıkıntıların haricinde Muhtar Osman'ı o yıllarda Türkçe ezan okutulması meselesi de çok düşündürüyordu. Karakol gelmeden önce köy gözden ıraktı, hoca caminin tahta minaresinden normal ezanını okur inerdi, kimse duymazdı sorun olmazdı. Ancak karakolun taşınmasıyla işler değişti.
      Köy hocası bir türlü Türkçe ezanı ezberleyemiyordu, minareye çıkınca yine bildiği gibi okuyordu. Karakol kumandanı muhtarı çağırıyor, yasaklara uyulmasını emrediyor, muhtar da inadına hocaya bildiğin gibi oku diyordu. Bu yüzden Muhtar'ın devlet ricali ile arası açıldı, hakkında soruşturmalar başladı, mahkemelere gidip gelmeler, köydeki jandarma kumandanı ile nizalaşmalar zaman zaman çatışmaya kadar gitmişti.
      Seçimle gelen İlk Muhtar Osman Yalçın bir yandan kıtlıkla bir yandan köyün diğer işleriyle çok uğraştı. En çok bu ezan meselesi hızını kesti rahat bir görev yapamadı.

      Dönem sonunda bir daha adaylığını koymadı. Köy hocası Türkçe ezanı ezberledi, kah Allahu ekber- Allahu ekber, kah Tanrı uludur- Tanrı uludur diye ezanı şerifi okuyup köylüyü ibadete çağırdı.


2 nci dönem 1947-1952- Muhtar Halil Eren (1911-1980)

 

 

                Muhtar Halil Eren(sağda)  maran ustası Hamdi Saygılı ile

      Köyün 2 nci muhtarlık seçimi 1947 yılında yapıldı, bu seçimde  2 nci dönem muhtarı Halil Eren seçildi.

       Halil Eren muhtar seçildiğinde 36 yaşındaydı, dinamik yapısı ve kıvrak zekâsıyla köyün yayla meselesini kucağında buldu.


      

 

      Yukarıdaki belge Suşehri Asliye Hukuk mahkemesinin 1947/370 sayılı meni müdahale kararıdır. Kararda davacı olarak Karacaören Köyü Muhtarı Halil Eren, Polat Köyü Muhtarı Şevket Yılmaz, Yoncalı Köyü muhtarı Harun Öğretici Taklak köyü muhtarı Paşa Demir gösterilmektedir.
      Halil Eren muhtarlık görevine başladığı yıl köye 15 km mesafedeki Zara ilçesine bağlı İmranlı Nahiyesi İlçe oldu. İmranlının ilçe olması yöre halkını sevindirdi ancak Polatderesi ve Gemin deresi köylülerine yıllarca sürecek olan hudut ve yayla anlaşmazlığını da birlikte getirdi.
      Suşehri ile İmranlı sınırındaki Çakmakkır, Dalıyurt ve Sarıyar otlakları sınırdaki köylüler tarafından bir türlü bölüşülemiyordu. Köyün ve Muhtar Halil Eren'in sıcak gündemi yayla meselesiydi.
      Yukarıdaki mahkeme yazısında Çakmakkır ve Sarıyar yaylalarına İmranlya bağlı köylerinin 1947 yılında müdahalesi olmuş. Köylüler yaylaya çıkınca meni müdahale davası açılmış, İmranlı Kaymakamlığı bahse konulu yerlerin İmranlı sınırında olduğunu bildirmiş, Suşehri kaymakamlığı ise Sarıyar ve Çakmakkır'ın Suşehri sınırları içerisinde olduğunu söylemiş, mahkeme ise Orman idaresinin görüşüne göre bu yerlerin ormanlık alan olduğuna karar vererek yaylalara çıkış işlemini iptal etmiş.
      Belgeye göre Çakmakkır yaylasının yüz ölçümü 2450 dönüm olup metre kare fiyatına 3 lira kıymet biçilmiş. Mahkeme masrafı ise 7741 kuruş. Bu davayı Halil Eren kazanmış, mahkeme masrafları davalı köylülere ödettirilmiş.
      Anlaşmazlık olan yayla meslesi için verilen mahkeme kararlarını incelediğimizde ilginç bir durum ortaya çıkıyor, Suşehri mahkemelerinin verdiği kararı İmranlı Asliye mahkemesi iptal ediyor, İmranlı ilçesinin verdiği kararı Suşehri Asliye Mahkemesi kaldırıyor, bazende Koyulhisar mahkemelerine itirazda bulunulduğu da oluyor.
      Yukarıdaki mahkeme kararı daha sonra İmranlı Asliye Hukuk Mahkemesince iptal edildi, davalı köylüler yaylalarına çıkma kararı aldılar.
      Muhtar Halil Eren bir taraftan hukuk mücadelesi verirken bir taraftan da yaylalara yapılacak olan fiili işgali önlemeye çalışıyordu. Köylüler mahkeme kararına çok öfkeliydiler, kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri otlak alanları kimseyle paylaşmak istemiyorlardı, ne pahasına olursa olsun gelecek olan yaylacıları geri çevireceklerdi
      1948 yılı Ekim ayının 15 inde İmranlıya bağlı köyler birleşip topluca Sarıyar yaylasına giderlerken şimdilerde kanlı tepe denilen yerde önleri kesildi. Her iki grup da fişek gibiydi, havada barut kokusu vardı. Durucin köyü muhtarı Şükrü Uzun ile Karacaören köyü muhtarı Halil Eren karşı karşıya geldi. Mahkeme kararları gösterildi, ikna imkansızdı, bu tepeden geçiş yoktu, onların da geriye dönüş niyetleri yoktu.
      Gruplar arası karşılıklı yüksek sesle konuşmalar, bağrışmalar derken talihsiz dövüş başladı, dağ başında illegalite had safhadaydı, kavgayı ayıranda, durun diyende yoktu. Kurşun sesleri, ağlamalar, feryat figandan sonra olan oldu, Karacaören köyünden İsmail Coşkun silahla ağır yaralandı, hayatını kaybetti.

       İsmail Coşkun öldüğünde 27 yaşında genç delikanlıydı, evli ve 3 çocuğu vardı. İmranlı köylüleri yaylalarına gidemediler ancak geride 1 can ve 3 yetim çocuk kaldı.
      Halk ozanı Ali Kızıltuğ Yama dağlarını hayal edip "benim o dağlardan çook alacağım var" der ya, 1948 yılında yetim kalan bu 3 çocuğun da o dağlardan çook alacağı var.

      Muhtar Halil Eren döneminde yayla anlaşmazlığı, hudut ihlali yüzünden işlenen bu ilk cinayet sonrası her alanda hukuk mücadelesi başlatıldı. Gerek cinayetin aydınlatılmasında, gerek yayla meselesinde onlarca defa dağlarda keşifler yapıldı, heyetler geldi, Suşehri, Sivas, Ankara hattında adeta mekikler dokundu ancak ne barış sağlanabildi, nede hudut sorunu çözülebildi.

       Halil Eren aniden kucağında bulduğu yayla ateşini söndüremeden görev süresi bitti, muhtarlık için tekrar adaylığını ilan etmedi.

3. ncü dönem- 1952-1957 Muhtarlar
   Süleyman Çiçek 1914-1985 (Daşdan)-
   İbrahim Polat (1928-1977)-
   Abit Coşkun (1908-1976)

      3 ncü seçim dönemi muhtarlar koalisyonu şeklinde geçti. Muhtarlar arası devir teslimler olduğundan istikrarlı bir dönem olmadı.

      Önce Süleyman Çiçek (Daşdan) seçildi.
Köyün hudut anlaşmazlığı işlenen cinayetten sonra sürüncemede kaldı, karşılıklı köyler arası nizalaşmalar olsada bir süreliğine sükunet hasıl oldu.

       Verilen dilekçeler sonucu sürekli keşifler başladı,, bilirkişi heyetleri araziye gelip gitmeye başladı. Bu işlerin daha verimli yürütülebilmesi için Süleyman Çiçek Muhtarlığı İbrahim Polat'a devir etti.
      İbrahim Polat hem eski Türkçe yazıya hem yeni yazıya vakıftı, okur yazarlığı vardı, köyde hem eski yazıyı hem de yeni yazıyı okuyup yazan nadir kişilerdendi. Bu yüzden mahkeme aşamalarında davaları daha iyi takip için Muhtar İbrahim Polat iyi bir tercihti.
      Hudut anlaşmazlığını çözmek için gelen heyetlere refakat etti, idare ile sürekli irtibatlarda bulundu, köye o tarihe kadar açılamayan İlkokulu getirmek için dilekçeler verdi, şahsi olarak girişimlerde bulundu.1954 yılında köy camisini yeniden yaptırdı.

      Azimli bilge kişiliğinden ve Suşehrin'deki devlet daireleriyle olan münasebetlerinden dolayı kendisini ispat etti. Kaymakamlıkça uygun bulundu, Orman dairesinde işe girdi. Önce yangıncı olarak göreve başladı, gayretli çalışmasından dolayı kısa bir süre sonra kadrolu Orman Bakım memuru olarak görevlendirildi.

    Bu görevinden dolayı İbrahim Polat hep Ormancı İbrahim olarak anıldı.
      İbrahim Polat'ın Ormancı olmasından sonra muhtarlık görevini Abit Coşkun (Abit Çavuş) aldı. Abit Çavuş iyi derece eski Türkçeyi (osamnlıca) su gibi okuyup yazabiliyordu. Bunun yanı sıra yeni harflerle yazılan yazılara da vakıf bir muhtardı.
      Hudut meselesi köyün üzerine kabus gibi çökmüşdü. Bu yüzden gelen muhtarlar tüm enerjilerini bu mesele için ayırdıklarından maalesef 1928 yılında başlatılan yeni harflerle okullaşma süreci aradan geçen 25 yıl sonunda bile köye gelemedi, bu süre içerisinde yetişen gençler okur yazar olamadılar, eski Türkçeye de önem verilmediğinden bu dönem gençleri eğitim bakımından iki dere arasında kaldılar.
      Muhtar İbrahim Polat'ın arada fırsat bulup köye okul talep etme isteğini Abit Çavuş'da kaldığı yerden devam ettirdi, okul bu muhtarlarımız zamanında gelmedi ancak ilk talepler bunlar tarafından yapılmış oldu.
      Abit Coşkun kendi döneminde bir taraftan okul istekleriyle uğraşırken bir taftan da yine yayla meselesiyle uğraştı.

    1948 yılında hudut anlaşmazlığı yüzünden öldürülen İsmail Coşkun'la kardeştiler. Tarihin acı cilvesidir, zaman sonra kendisi de çözmeye çalıştığı, uğrunda emek sarf ettiği bu yayla meselesi yüzünden zindanlara atıldı ve hayatını kaybetti.
      Abit Çavuş'un hazin dramı muhtarlarımızı anlattığımız bu bölüme sığmaz, O'nun hikayesini bu sitenin gezi anılar bölümünde Sarıyara yolculuk adlı yazıdan okuyabilirsiniz.

http://www.polatderesi.org/?Syf=5&Id=9963


      Muhtar Abit Coşkun zamanı içerisinde yokluklara kıtlıklara rağmen görevini başarı ile tamamladı, süresi bitiminde yapılan seçimlerde görevini devir etti.
      Abit Çavuş'un çelebi kişiliği hakında bilgi sahibi olmak isteyen arkadaşlar bu linkten ayrıntıları okuyabilirler.

 http://www.polatderesi.org/?Syf=22&Mkl=66780Syf=22&Mkl=66780

4. ncü dönem- 1957-1963 Muhtar İdris Çelebi    (1911-1961)

      İdris Çelebi, nam-ı diğer (Karamaça) muhtar seçildiğinde 46 yaşındaydı. Köy nüfusu giderek çoğalmış 780 olmuştu.

   Genç nüfus çoğalıyor, eğitimleri için acilen girişimlerde bulunmak gerekiyordu. O yıllarda istatistik yapılsaydı köyün yeni Türkçe okur yazar oranı en fazla % 6 yi geçmezdi. Okur yazar dilimine girenlerin çoğunluğu askerde acemi birliklerinde Ali okulunda okuyup yazan gençlerdi.
      Yurdun çoğu yerlerinde hızla İlkokullaşma sürerken köyün ağır sorunundan fırsat kalmadı ki bu konuya değinilsin.

      Ancak yeni yetme gençlerin filiz gibi bitmesi çoğalması köye İlkokulun gelmesine baskı oluşturdu.
İdris muhtar ağırlıklı olarak bu konuya değindi, sürekli Suşehri Kaymakamlığından okul yapılmasını talep etti, heyetler halinde gidildi, görüşmeler yapıldı.
      Nihayet karar çıktı 1958 yılında çevre köylerin de yararlanacağı İlkokulun inşaatına başlandı. Okul sevinci tüm köyü kapladı, inşaatın çoğu işleri imece usulü ile yapılarak zamanından önce bitirilmesine çalışıldı.
      1929 yılında başlayan okullaşma süreci 30 yıl sonra köye gelmiş oldu. 1959 da ilkokul büyük bir heyecanla açıldı, ilk öğretmen Haluk Bağcıbaşıydı. 3 derslikli okulda ilk yıl Karacaören köyü ile birlikte çevre köylerden Polat, Kemallı, Taklak ve Yoncalı'dan 05 yaş ile 17 yaş grubundaki 125 öğrenci kayıt yaptırdı.


     

 

Okulun açıldığı ilk yıllar. Soldan sağa öğrenci Lütfü Polat, Muhtar İdris Çelebi, Ormancı İbrahim, Kazım Koçyiğit ve öğretmen Haluk Bağcıbaşı 

      Muhtar İdris Çelebi'nin muhtarlık dönemine denk gelen bu eğitim hamlesi geç de olsa güzel bir başlangıç oldu.
      1960 yılında Cumhuriyet tarihimizin ilk darbesi gerçekleşti.Köyün çoğunluğu Halk Partiliydi, Demokrat Partili olanlar azınlıktaydı. Merhum başbakan Menderesin mahkeme safahatı Muhtar İdris Çelebinin radyosundan ajans saatinde dinlenir oldu.

         Ajanstan sonra İdris Muhtar gramofon'unu açar, taş plaktan Zaralı Halil'den, Celal Güzelses, Fahri Kayahan, halit Arapoğulun'dan türküler dinletirdi.

       Menderes'in idam edilmesinden sonra bastırılan darağacı resimleri, afişleri duvarlara asıldı. Enteresandır Suşehri'nin yolu dahi olmayan 35 km deki en son köyüne ilkokul tam 30 yıl sonra gelmişti ancak bu afişler nasıl oldu da bu köye dar ağacı kurulduktan bir hafta sonra gelip asıldı?

5-6. nci dönem- 1963-1973 Muhtar Bahattin Yılmaz    (1932-1985)



      Muhtar Bahattin Yılmaz seçildiğinde 1960 da yapılan ihtilalin üzerinden 3 yıl geçmiş, Köyün okul sorunu çözülmüş, bir yıl sonra da İlkokulun şahadetnameli ilk talebeleri mezun olmuştu.

      Öğrencilere diplomaları törenle ve büyük sevinçle verildi. Bu köy için ilk adımdı ancak 1933 yılında İlkokulu bitiren ilk öğrencilerle aralarında tam 30 yıl fark oluşmuştu. (Türkiye'de yeni harflerle ilkokuldan mezunlar 1933 yılında oldu)
      Köyün tek geçim kaynağı hayvancılık olduğundan her hanenin çokça malı davarı vardı. Köy sürüsü çobana katıldığında sayıları toplamda 1000 in üzerine çıkıyordu, büyük baş hayvan da yine 500 ün üzerindeydi, bunun yanı sıra hayvan tüccarlarının da hatırı sayılır çoğunlukta celepleri vardı.

       Bu kadar yaylım malını doyuracak otlakıye alanlar yetersiz kalıyordu, bu yüzden köyün kadim sorunu yayla anlaşmazlığı, hudut sorunu yine gündeme gelip oturdu.
      Muhtar Bahattin'i hem fiziki olarak, hem de yönetim olarak Sultan ll. nci Abdülhamid'e benzetirim. Abdulhamid Han, döneminde hem içerde hem de dışarıda nasıl çetin mücadeleler verdiyse Bahattin bey'de aynı kaderi paylaşmıştı.
      Dışarıda İmranlı İlçesi, Durucin, Karaboğaz, Uzuntemur, Borular, Maden köyleri devletin ilgili mercilerinde karara bağlanmış olan sınırlara itirazlar ediyor, Danıştay'a iptal davaları açıyorlar, Ankara'ya heyetler gönderiyorlardı. Uyuşmazlık davalarını İmranlı'da gördürerek yeniden Sarıyar ve Çakmakkır yaylalarındaki meralarına konmak istiyorlardı.

 


      Bahattin Muhtar tek başına bunlara karşı koyuyor, günlerinin çoğu ya Suşehrin'de, Sivas'ta ya da Ankarada geçiyordu.
      Dilekçeler yazdırmak, avukatlar, dava takipçileri tutmak için yüklü miktarda para gerektiriyordu. O zamanın şartlarında köyden İlçeye, İlçeden Vilayete, Vilayetten Başkente gidip gelmeler baya masraf.

    Yaylalara, araziye, nizalı olunan hududa keşif kaldırmalar, bilirkişilere, ehli hukuk mensuplarına para yetiştirmek çok zordu.Yine bu trafikte otellerde kalmalar vs baya maddiyat gerektiriyordu. Bu günkü şartlar altında bile bir muhtarın bu çaplı işleri takip etmesi, zamanını harcaması, üstelik maaş bile almadığını düşünürsek ne kadar zor olduğunu bir düşünelim.
      Çıkan mahkeme kararlarına itiraz ediliyordu, alınan kararların yürütmesinin durdurulması sağlanıyordu ancak ahali de bir bıkkınlık başlamıştı. Köyün durumu malum, elde avuçta yok, kıt kanaat atılan salmalarla bu işler yapılıyordu
      Köyün tellalcısı Hüseyin onbaşı minareye çıkıp DİKKAT- DİKKAT dediğinde aşağıdan sesi duyan kişiler hemen dikkatin arkasından 5 lira para isteneceğini anlarlardı.
      Muhtar Bahattin'in işi gerçekten zordu, köy halkı hem ondan bir ilçeye ve 7 köye karşı mücadele etmesini istiyorlardı, hem de atılan salmaları isteksiz veriyorlardı.
      Bu zor şartlar altında Yinede Muhtar kendi döneminde şahsi gayretleriyle tam anlamıyla hukuk mücadelesi verdi.
      En son Danıştay'ın 22 Mart 1969 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 22 Mart 1968/6982 sayılı kararı ile önceden çizilen hudut hattının İmranlı lehine değiştirilmesi Muhtar Bahattin Bey'i ve tüm köy halkını derin üzüntüye sevk etti.
      Bu kararla 1949 yılında çizilen ve kabul edilen; Paşonun taş tepesi, Çavuşdere kalesi, Borular gediği, Karlık tepe, Lüllük baba mevkilerinin çizdiği ufuk hattından oluşan sınır, karara göre şu şekilde değiştirilmişti.
      Danıştay'ın gerekçeli kararıyla iki ilçe sınırı "2576 rakımlı Lüllükbaba zirvesinden başlayarak Erikli tepeye, buradan çatalçayır tepesine buradan kör gürgen geyik pınarı tepesinin 300 metre güneyindeki 2159 rakımlı tepeye, buradan sarıyar yaylası harabelerine, buradan karataş mahallesinin batısından geçen eğri su deresine buradan büyük çayır deresinin kesiştiği noktaya, buradan orman bakım evi tepesine, karagöller mevkiine buradan Uzuntemur yaylası harabesine, buradan 2057 rakımlı tepenin zirvesine, buradan Çavuşdere kalesine,buradan kavlaklı göle, buradan güğrgenli burun tepesine buradan da Paşonun taş tepesine uzanan hat" şeklinde karışık bir hudut kabul edilmiştir.
      Danıştayın verdiği bu karar için yine boş durulmadı, dilekçeler verildi, Ankara'ya siyasilere heyetler gönderildi ancak nafile son cizilen sınır değiştirilemedi. Bu yetmezmiş gibi yaklaşık 8-10 yıldır ekilip biçilen Dalıyurt mevkiindeki tarlalarda kaybedildi, zıraata elverişli değildir denilerek meraya dönüştürüldü.
      Köylüler mahkemenin verdiği dalıyurt kararına uydular, zaten ekilp biçilmesi uzaklığından dolayı külfet olan bu tarlalardan vaz geçtiler, ancak yaylalarından vaz geçmediler, değil Danıştay kararı padişah fermanı bile olsa çizilen bu sınırı kabul etmeleri mümkün değildi.
      Muhtarlık kayıtlarında dönemine ait çok sayıda dilekçeleri, mahkeme kararları mevcuttur. Yine kayıtlarda Muhtar Bahattin Yılmaz'ın 1965 deki bütçesi 940 Lira 1966 yılında ise 609 Lira olarak ibra edildiği görülmüştür.

      Köy ile İlçe arası 35 km idi, ilçeye ulaşım sadece traktörlerle veya arazili jeeplerle sağlanıyordu. Yol yapımı için sürekli dilekçeler verdi. Köyü ilçeye bağlayan yol traktörlerin ve diğer araçların biraz daha düzgün gidebileceği şekilde yapıldı. Kış aylarında yol kapansa da yinede yaz aylarında büyük nimetti.
      Bahattin Muhtar 2 dönem yaptığı görev süresinin bitiminde bir daha aday olmadı. Kendisine adaylık baskısı yapıldığında çok yorulduğunu, bildirmişti. Gerçekte öyleydi, köyün işlerini takip etmekten kendi işleri hep geride kalmıştı. Herkes çiftini sürer, ekinini biçer, rençperliğini bitirir onunki en sona kalırdı.
      Bahattin muhtarın ilk dönem azaları Hasan Asker Olgun, Kazım Koçyiğit ve Sabit Saygılı 2 nci dönem ise Ahmet Coşkun, Nurettin Ak ve Mustafa kaya idi.


7. nci dönem- 1973-1977 Muhtar İshak Polat (1944)

      Muhtar İshak Polat seçildiğinde 30 yaşındaydı, yapısı itibariyle deli dolu, gözü kara, ele avuca sığmaz bir yiğit kişiydi.

       Muhtarlık mührünü alıp köyün sorumluğunu üzerinde hissedince daha çelebi bir kişiliğe büründü.İhtiyar hey'eti İskender Bekdaş, Mihrali Şimşek ve Mikail Çiçek'ten oluşmaktaydı.
      Bahattin muhtardan devir aldığı köyün ağır ve kronik sorunlarını sonuçlandırması gerekiyordu. Mahkemelerde süregelen davalar vardı. Köy yolları başlıca sorundu, ilçeye çoğunlukla yaya gidiliyordu, traktörle gidip gelmeler adeta ayrıcalıklı bir yolculuktu.
      Karakol kumandanı Adil Erozan'la uyum içerisinde çalışıyordu, asayiş yönünden bir sıkıntı yoktu. Çakmakkır hududunda, Sarıyar'da zaman zaman çatışmalar, nizalaşmalar oluyor, karlığın tepeden, kanlı tepeden silah sesleri eksik olmuyordu. Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs sorunu çözülürdü ancak bizim yayla meselemiz çözülmezdi.
      Sorunlar mahkemeler yoluyla çözülmeye çalışılırken meseleleri zora sokan adeta bir derin yapı vardı . Şimdilerde çok kullanılan gladyo yapılanması gibi bir şeydi.

       Davalı taraflar her ne kadar sulh istese de bir türlü uzlaşma olmuyordu. Gözü kara muhtarımız derin meseleyi sulh yoluyla çözmeye çalışırken derin yapı boş dururumu?       Sarıyarda, geyik pınarında,Lüllük baba'da pusuda bekliyordu.
      1976 yılının ilk baharında Durucin köyünden 4 genç atlarının sırtında Adamfakı yaylasını geçip Sarıyar'a giderlerken silahlı saldırıya uğradılar, karanlık bir çalı arkasından süzülüp gelen kör bir mermi gençlerden Ömer Koç'a isabet etti.

       Ömer yaralandı, bindiği atın terkisinden kurumaya yüz tutmuş kevenlerin üzerine düşü olduğu yerde kaldı.       Arkadaşları Muammer, kadir ve Zeynel bu can pazarından yara almadan kurtuldular.
      Bu olayı Karacaören köyünden Tayyar Coşkun ve Lokman Koçak şöyle anlatıyorlar " Karataş'ın davarını güdüyorduk, Sürümüz Say'ın düzünden Sarıyar'a doğru ilerliyordu, 4 atlı tozu dumana katarak önümüzden süzülerek yukarılara doğru gittiler, aradan bir saat geçmedeki bir kıyamet koptu, dağlar silah sesleriyle çalkalandı, sanki bir harp çıkmıştı, silah seslerinin kesilmesiyle yukarıya gittiğimizde, kevenler üzerinde az önce önümüzden geçen atlılardan birisini kanlar içerisinde gördük, atı da yanı başındaydı"
      Issız dağlarda derin yapı'nın işlediği bu cinayet çok derin dertler açtı, Ömer Koç genç yaşta hayatını kaybetti, genç eşi dul, çocukları öksüz kaldı
      Olayın en derin acılarını 3 ncü dönem Muhtarı Abit Coşkun çekti.

       Abit Çavuş olayın vukuu bulduğu yerde küçük oğlu ile birlikte Karataş mezrasının davarını güdüyordu.
      Beline sardığı 3 ekmek ve çökelekten oluşan azığı, tütün tabakası, elinde pelit ışkınından kesip yonttuğu iyi bir çoban değneği vardı. Cebinde harçlığı ya vardı ya da yoktu.
      Mermi yağmurunun ardından ortalık sakinleştikten sonra ne olup bittiğine bakmak için yukarılara çıktığında Ömer'i kanlar içerinde yatarken buldu.

       Cebinden çıkardığı mendili yarasına bastırdı ancak nafile, yara derindi çare olamamıştı. Kendisine yardım edecek iki küçük çoban hodağından başka kimse yoktu. Ömer'de oracıkta son nefesini vermişi. Çaresizilik içerinde Ömer'i orada bırakıp koşarak köye gitti. Durumu İshak muhtar'a ve karakola bildirdi.
      Muhtar İshak için, köy halkı için işlenen bu cinayet tam bir felaket oldu. Durum gerekli yerlere bildirildi. Gerekli soruşturmalar başladı.

       Cinayetin işlendiği yerde çobanlık yapan, yaralı genci kurtarmak için çaba sarf eden Abit çavuş şüpheli olarak çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, Sivas Kapalı Cezaevine kondu.


      Hayatında çoban değneğinden başka silahı olmayan 68 yaşındaki Abit Çavuşun cinayetten zindanlarda yatması büyük bir hukuksuzluktu.

       Yukarıdaki fotoğrafta Abit Çavuş Sivas Kapalı Ceza Evindedir. Fotoğrafı lütfen inceleyiniz, yüzünde adam öldürecek bir ışık varmı? Ayağındaki soğukkuyu lastiklere, üzerindeki elbiseler bir bakın, içiniz sızlayacaktır. Ağaların beylerin bölüşemediği sarıyarda yayılacak bir koyunu dahi olmayan bu kişi ne uğruna bu cinayeti işlesinki?

       Mahkeme aşamalarında cinayetle ilgisinin olmadığını, Ömer'i vuran karanlık kişileri görmediğini söyledi, ancak kimseye inandıramadı.

       Kahrından sağlığını kaybetti, cezaevi ortamına daha fazla dayanamadı iyileşmez hastalığa yakalandı, hastalık nedeniyle tahliye oldu, köyüne geldi.
      Evinin önündeki Ali Çavuşun toprak damında şöyle bir durup etrafı seyir edemeden yatağına yatırıldı, bitkin bir vaziyetteydi.

       Çevre köylüler, komşuları herkes geçmiş olsun'a geldiler ancak O'nun gözü hep eşi Güleser hanımdaydı, bir türlü yanına gelmemişti. Her sorduğunda geçiştirdiler, hanımının O hapisteyken öldüğünü kimseler söyleyemedi.

       Abit Çavuş ne eşini görebildi, ne de komşularıyla dertleşebildi, duvarda asılı bulunan mushafı bile açıp bakamadı, senelerce uzun kış gecelerinde göz nurunu eriterek okuyup dinlettiği Hz. Ali'nin cenk kitabından bir sahife dahi okuyamadı. 

       Bir hafta içerisinde hayatını kaybetti.
Abit Çavuş'u mahkemelerde süründürenler, yalancı şahitlikle hayatını karartanlar acaba vicdan azabı çekiyorlar mı?

       Ömer'i kara bir çalı arkasından vurup öldürenler eğer yaşıyorlarsa vicdanının sesini dinliyorlar mı?
        Muhtar İshak Polat bu cinayet olayının çözülmesi için çok uğraştı. Olay yerinde bulunan hiç kimse eli silahlı kişileri görememişlerdi, olay hala bir muamma olarak kalmıştır.

8. nci dönem- 1977-1984 Muhtar İskender Bekdaş ( 1933- 1911)

      1977 yılında yapılan muhtarlık seçimlerine İskender Bekdaş ile İsmail Can muhtar adayı olarak girdiler.

       Oyların sayımı sonucu halk tercihini İskender Bekdaş'dan yana kullanmıştı.


      


      

      Yeni muhtar İskender Bekdaş,ihtiyar hey'eti ise Ahmet Akpınar, Zülfükar Kaya ve Dursun Kaya oldu. Muhtarlık mührünü İshak Polat'dan devir aldı, sorumluluk artık Zaralı'daydı.


      Köyde devamlılık esastı  sorunları kaldığı yerden devam ettirmeye başladı. Yolların yapımı ve köye Elektrik gelmesi için müracaatlarda bulundu.
      1953 yılında yenilenen cami zaman itibariyle eskimeye başladığından yenisinin yapılması için girişimlerde bulundu.       Kendisi yörenin 1 numaralı taş duvar yapım ustasıydı. Köyde O'nun elinin değmediği bir duvar zor bulunur. Mutlaka her duvarda kendisinin hesaplayıp koyduğu bir köşe taşı vardır.

       Zaralı usta taş ustalığıyla adeta bütünleşmişti. Bir gün öncesi Niyazi Doruk'un evinin istinat duvarına son taşı koyup evine geldi, yatsı ezanını camiden okudu, cemaatle namaz kılındı, istirahat için evine döndü ve o gece kalp krizinden hayatını kaybetti.
      Sarıyar'da işlenen cinayetten sonra ortalık bir müddet gene sakinleşti. İşler ne zorbalıkla ne de mahkemeler yoluyla çözülemiyordu.

       Artık köyde yapılan geleneksel hayvancılık ve tarım yeterli olmuyordu. Bu yüzden azar azar büyük şehirlere göçler başladı.
      Zaralı muhtar döneminde köy sakindi ancak yurtta sağ sol davası had safhadaydı.Radyolardan her gün birkaç yerde her iki taraftan sacı ve solcu gençlerin öldürüldüğü dinleniyordu.

       Adım adım 80 darbesine doğru gidiliyordu.
Nihayet o gün gelip çattı. 12 Eylül sabahı köydeki karakol kumandanı erkenden muhtarı çağırdı, ihtilal olduğunu bildirdi, bir manga asker köy meydanında hazırda bekledi, köyde bile sıkı yönetim başladı.İnsanlar sokağa çıkmasındı tamam da ya köyün malı davarı ne olacaktı, mecburen bu yasak delindi yaşam kaldığı yerden devam etti.

       Darbe ortamında köyün derin meselesi bir süre askıya alındı. Borular'ın tepesinden, karlıktan, kanlı tepeden silah sesleri gelmiyordu ortalık süt limandı.
       80 darbesiyle çıkarılan yasa gereği Köyde kimde silah varsa getirip muhtarlığa teslim ettiler, Av tüfekleri hariç toplanan silahlar topluca karakola teslim edildi. Silahını gönüllü teslim edenler hakkında herhangi bir işlem yapılmadı ancak köy silahsız kaldı.

      Köy yolları yazın idare ederdi hiç olmazsa traktörler gelip gidiyordu ancak kış aylarında kar yağdımı ilçeyle de irtibat kesiliyordu, yolları açmak yine küreklerle köylüye kalıyordu. O yıllardan bir yol açma çabası aşağıdaki fotoğrafta görülmektedir.

        Darbe nedeniyle seçimler zamanında yapılmadığından Muhtar İskender Bekdaş 2 yıl uzatmalı olarak görev yaptı. Tekrar demokratik seçimler yapılmaya karar verildiğinde aday olmadı.

9-10-11-12. nci dönem- 1984-2004 Muhtar Mihrali    Şimşek (1943)

 


      Mihrali Şimşek muhtarlık beratını ve mührünü 80 darbesinin etkilerinin azaldığı, demokratik ortama geçildiği, Turgut Özal'ın Başbakan seçildiği bir ortamda aldığında Köyün nüfusu Karataş mezrası ile birlikte 1500'e yaklaşmıştı.

       Bu kadar nüfusu köyde tutmak, bir arada yaşatmak çok zordu.
      Yukarıda da izah edildiği üzere köyün tek geçim kaynağı hayvancılık ve geleneksel usul ile yapılan tarımdan ibaretti. Ekilen ekinlerden ancak kışlık un çıkıyor hatta çoğu zaman yetmiyordu bile. Kaza'dan un satın almalar bile oluyordu.       Halk mecburen geçinebilmek için malını davarını çoğaltmıştı.Köy sürüsü 2000 lere, sığır ise 500 'ü geçmişti. Buna çevre köylerin malı davarı da eklenince ortak yaylım alanları bu kadar sürüye yetmemeye başladı.
      Alınıp satılması az olan temel ihtiyaç olan bu mal-davardan başka celepçilikte had safhaya çıkmıştı. Celeplerin ürettiği davar sürüleri sabah akşam dağlardan inmiyor, ortak meraları tükettiklerinden az malı olanlar ile celepçiler arasında zaman zaman gerginlikler oluyordu.
      Sözün kısası Ziya Paşa'nın şu sözünde saklıdır. " İdrak-i maali bu küçük akla gelmez. Zira bu terazi
bu kadar sıkleti çekmez"
      5 köye ait ortak meralar hayvanlara yetmiyordu, yine ekili alanlardan elde edilen tarım ürünleri de bu kadar nüfusu besleyemiyordu. Şimdilerde oturduğumuz yerden keşke göçler olmasaydı diyoruz ancak empati yapıp o yıllara bir gitsek, muhtar Mihrali Şimşek'e bir sorsak göçler olmasaydı, o kadar nüfusu nasıl idare edecekti?
      Otlakiyeler bu kadar kıymetli olunca, 80 darbesinin etkileri de bitince köyün derin hudut davaları yine tam hızıyla kaldığı yerden başladı.
      1984 yılı Haziran ayında İmranlı İlçesi Belediye başkanlığının greyderleri karlığın tepeden Sarıyar'a kadar yol açmaya başlayınca tekrar nizalaşmalar başladı, tepelerin serin havaları ısındı. Silah sesleri duyulmaya başladı.

       Yol yapımına direnildi ancak, jandarma gücüyle yol yapımı tamamlandı. Eski kağnı yolu genişletildi vasıtalarla gidip gelinen bir yol oluşturuldu.
        Mihrali muhtar konuyu hukuk yoluyla çözmek için dilekçeler verdi, mahkemelere başvurdu ancak bir sonuç alınamadı.


 

 



      Aslında her iki tarafta yıllara havi bu olaylardan bıkmıştı, bir sihirli değnek olsa da bu nizalaşmaya son verse herkes rahat bir nefes alsa.

      Çarelerin tükendiği bu aşamada imdada büyük şehirlere göç etmeler yetişti. Turgut Özal'ın temin ettiği müteşebbis ortamda köylüler Başta İstanbul, Ankara olmak üzere akın akın göç etmeye başladılar.
      Dağlarda kurtla kuşla arkadaş olan, can tehlikesiyle celepçilik yapan hayvan tüccarları da yaptıkları işlerden fazla bir gelir elde edemediğinden dağlardan çekildiler.
      Köyün kadim hudut anlaşmazlığı önemini yitirince Muhtar asıl meseleleri çözmek için daha fazla mesai harcamaya başladı.

       Zaralı muhtar zamanında başlanan caminin yenilenmesi işine hız verildi. Köyün yollarının daha da geniş yapılması için çabalar harcandı.
      Mihrali Şimşek'in muhtarlık döneminde köye elektrik geldi, yolları yapıldı, telefon santrali geldi gurbetteki köylüler bu santraller vasıtasıyla haberleştiler.
      1998 yılında İstanbul'daki Suşehri derneği ilk Suşehri şölenini zırman mevkiindeki çamlıkta yaptı. Bu şölen gurbetteki köylüleri bir araya getirdi, ilk açılış adeta bir şölen havasında gerçekleşti. Bu gelenek 1999 yılında kurulan Polatderesi Köyleri derneği tarfından kesintisiz devam etmektedir.

 


 

 Muhtar Zamanın Sivas Valisi ve Mhp İl Meclis üyesi Sabahattin Türk köyde incelemeler yaparlarken

      Muhtar Mihrali Bey 20 yıllık hizmet süresinde çok yorulmuştu. Hele ilk 10 yılı çok zor geçmişti.

       Nüfus azalınca, sorunlar da azaldı son 5 yılı yine hizmetlerle geçti ancak ilk yıllardaki gibi değildi.

       En uzun muhtarlık süresi 4 dönemle O'na aittir. Şahsı adına kimseyi incitmediğini, ancak köy tüzel kişiliği hakkını korumak için bazen kalp kırdığını, hepsinden helallik aldığını bildirmişti. 1999 yılında görev süresi bitince "benden bu kadar" dedi ve seçimlerde aday olmadı.

 

13-14. nci dönem- 2004-2014 Muhtar İsmet Coşkun    (1953)

 

 

      2004 yılında yapılan muhtarlık seçimlerinde " O dağlarda çook alacağı olan" rahmetli eski muhtarlardan Abit Çavuş'un oğlu İsmet Coşkun seçildi.

       Uzun süre yanında aza olarak çalıştığı ve tecrübe lerinden faydalandığı karizmatik muhtar Mihrali Şimşekten köyün mührünü aldı.,
      Köyün devam eden sorunlarını kaldığı yerden devam ettirmeye koyuldu. Temel olarak bazı sorunları çözülmüştü. Yolların asfaltlanma işi, kanalizasyon işleri vardı, su şebekesinin yenilenmesi, ilave suların getirilmesi gerekliydi.       Zamanla bu sorunları çözdü. Her eve su şebekesi bağlandı, kanalizasyon yapıldı, isteyen herkes sabit hatlı telefon aboneliğine kavuştu.


       Köyün kadim sorunu yayla meselesi kendiliğinden fiili olarak çözüldüğünden ilk defa İsmet muhtar bu konuda rahat durumdaydı.

      Uğruna canların feda edildiği o dağlarda ne barut kokusu, ne yankılanıp giden filinta sesleri yoktu. Ancak yeni bir sınır meselesi yine geldi çattı. Suşehri'nin tüm köylerinde başlatılan kadastro çalışması 2005 yılında köye geldi. Köyün tüm tapusuz tarlaları, ev yerleri, köy sınırları ve ilçe sınırları yeniden belirlendi.


       Bu çok kolay olmadı binlerce tarlanın, ev yerlerinin sınırlarının eksiksiz belirlenmesi, mal sahiplerine adilane olarak dağıtılması çok zordu. Sınırlarda zaman zaman kaymalar, eksik fazla yazılmalar kadastro tekniği gereği olağan bir şeydi, her yerde olduğu gibi burada da oldu ancak verilen itiraz sürelerinde düzeltilmeye çalışıldı.
      Kadastro İmranlı ile ilçe sınırını belirlerken gene kadim meselemiz ön plana çıktı. Teknisyenler verilen sınır bilgilerine göre çizim yaptılar.

       Borular'ın tepede yerinde ölçümler yapılırken civar köylerle tartışmalar oldu ancak kadastro teknisyenleri yukarıda Bahattin Muhtar zamanında açıkça yazılan 1969 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 22 Mart 1968/6982 sayılı karara göre sınırları çizdiler. Yapılan tutanağı her iki köy muhtarları ve ihtiyar heyetleri imzalamadılar.
      İmranlı Kadastro Müdürlüğüne Borular Köyü Muhtarlığı 13.07. 2005 de Karacaören Muhtarlığı da 18.07.2005 de itiraz süresi içerisinde itiraz ettiler. İmranlı Kdastro Müdürlüğü 20.07.2005 tarih ve 2005/16 sayılı kararı ile yapılan itirazları yerinde bulmadı, mahkeme yolu açık olmak üzere kararı tebliğ etti.
      Muhtar İsmet Coşkun 09.08.2005 tarihinde kadastro Müdürlüğünün kararına İmranlı kadastro Mahkemesinde itiraz etti. İtirazı inceleyen mahkeme Kadastro Müdürlüğünün vermiş olduğu kararı değiştirmedi, itirazı 12.08.2005 tarih ve 2005/57 sayılı kararı ile reddetti.
      Bu kararlarla Borular ile sınırımız en son şekliyle " Kara göller mevkisinden başlayıp 2064 rakımlı tepeye buradan 2034 rakımlı tepeye buradan 2057 rakımlı tepeye buradan da Kale tepesine" şeklinde olmuştur.
      Az gidildi, uz gidildi, dere tepe düz gidildi, sınırların kanla yazıldığı bu bela hudut en sonunda kadastro Müdürlüğünce bu şekilde tescillenmiş oldu.

       Şimdilerde her yer boş, sınırı falan kimse hatırlamıyor bile, kimin malı davarı varsa götürüp yaya bilir. İnşallah o eski belalı günler bir daha geri gelmez.

       Bizden o dağlar için hayatını kaybedenlere birer Fatiha okumak düşer.
        Başta bana okuma sevgisini aşılayan muhterem üstadım Abit Çavuş olmak üzere genç yaşta ölen Ömer Koç'a ve İsmail Coşkun'un ruhlarına bin Fatihalar olsun.
        Kanun, yönetmelik ve tüzüklerden sık bahsetmesinden ve her şeyi kanunlara göre yapmaya çalışmasından dolayı İsmet muhtara Kanun İsmet de denilmektedir.

       İsmet Muhtar köyde halen muhtarlık görevini sürdürmektedir.
        Karataş mahallesiyle birlikte 150 haneye kadar çıkan köyde şu an 56 hene bulunmaktadır. 1500 kadar nüfusun yaşadığı yerde şimdi 145 nüfusa yaşamaktadır. 1959 da 125 öğrencisi olan ilkokulda şimdi 6 sı kız 4 ü erkek olmak üzere 10 öğrenci kalmıştır.

 

 


 

     İsmet Muhtar Köyü ziyaret eden Kaymakam, Jandarma Komutanı ve İlçe Emniyet Müdürü ile birlikte.

15. nci dönem- 2014-2018   Muhtar Muhsin Çelebi (1963)

 
    

      30 Mart 2014 günü yapılan mahalli idareler seçimi tüm yurtta çekişmeli ve gergin bir ortamda geçti. adaylar arasında kıyasıya rekabet vardı.
Köydeki Muhtarlık seçimine mevcut muhtar İsmet Coşkun ve Muhsin Çelebi girdiler
.
      Yukarıda da belirdiği üzere köy gereken göçü çoktan vermişti. Kalan topraklar fazlasıyla nüfüsu geçindiriyordu. 

     Köyün tüm sorunları olmasa da büyük sorunları halledilmişti. Ancak bu bu sefer halk refahtan daha çok pay almak istemeye başladı. Beklentiler yükselmeye başladı, hizmet kalitesinin daha da artması isteniyordu.

       Eskiden iyi kötü bir yola razı olan insanlar şimdi bozuk asfaltlardan şikayetçilerdi. Yine hiç olmazsa akşamları elektriklerin yanmasını isteyen köylüler şimdi yarım saat elektrik kesilmesine tahammül edemiyorlardı.

       Köy sokaklarına parke taş isteniyordu, köyde çevre düzenlemesine ihtiyaç duyuluyor, spor alanları isteniyordu. Kısacası beklentileri yüksek bir atmosferde seçimler yapıldı.
      Toplam 137 seçmenin bulunduğu şeffaf seçim sandığı açıldığında geçerli olan 120 oyun 61 i Muhsin Çelebiye 59 u İsmet Coşkun'a çıktı. Böylelikle Karacaören Köyü'nün 15 nci dönem muhtarı Muhsin Çelebi oldu. Muhsin Çelebi ile birlikte ihtiyar kururluna, Ahmet Bora, Mihrali Akpınar,Erhan Bekdaş ve Selman Uykun'da seçilmiş oldular.
      Muhtar Muhsin Çelebi'ye dönemi içerisinde hayırlı başarılar dilerim. Beklentilerin tavan yaptığı bir dönem O'nu bekliyor, inşallah İsmet Muhtardan aldığı bayrağı daha da ilerilere taşır. Görevi devir eden Muhtar İsmet Coşkun'a 10 yıllık hizmetinden
dolayı teşekkür ederim.
      Yukarıda yeteri kadar göç verildiğini yazmıştık, tarih bu sefer aksi tekerrür eder mi bilemeyiz. Muhsin muhtarın dedesi İdris Çelebi'nin muhtarlık döneminde 1959 da büyük sevinçlerle açılan ve 125 öğrencisi bulunan köy ilkokulunun an itibari ile öğrenci sayısı 10'a düşmüş durumdadır. 2 öğrenci eksilmesi durumunda köy ilkokulu kapanma durumuna düşecektir. Temennimiz 55 yıldır eğitim hizmeti veren ilk mektebimiz kapanmamasıdır.

===========================//////////=======================


      Değerli dostlarım sevgili gençler Mehmet Gazi'den Muhsin Çelebi'ye kadar gelip geçen muhtarlarımızı sizlerin bilgisine sunmaya çalıştım. Zor şartlar altında atalarımıza ve bizlere hizmetlerde bulunan bu değerli şahsiyetleri minnetle yad edelim.
      Yazımda eksiklikler, fazlalıklar olabilir, bunları hoş görünüze sunuyorum. Bu yazımı köyümüzün gençlerine ithaf ediyorum. Benden bu kadar.

    Çocukluğumdan bu zamana kadar vakıf olduğum muhtarlık tarihçesinin bundan sonraki devamını sevgili ENES BOZKURT'a emanet ediyorum.


 

  POLAT DEERSİ KÖYLERİMİZİN MUHTARLIK LİSTESİ


 

hakan bağcıbaşı hakan_loveman@hotmail.com

7 Eki (3 gün önce)
Alıcı: bana
Çok değerli sayın hocam öncelikle bayramınızı mübarek ederim.
İnternetin derinliklerinde gezerken sizin tarihten günümüze köy muhtarlarımız Su Şehri yazı dizinizi büyük bir dikkat ve heyecanla okurken gözlerime inanamadığım birkaç satıra rastladım ve okuduğumda çok şaşırıp ve duygulandığım ana şahit oldum.Karacaveren köyündeki okul inşaatı okulun bitimi-açılış sürecindeki ilk öğretmen Haluk BAĞCIBAŞI benim öz dedemdir.
Dedem bize bugünlerini ve burada geçirdiği güzel anılarını anlatırdı.Şuanda bu gördüklerim bunun en güzel şahitidir.Ben dedemle bir kat daha gurur duymanın şevkini yaşıyorum...Sizlere de böyle anlamlı ve tarih kokan bir maziyi kaleme alıp yazmanızadan dolayı sonsuz saygı ve şükranlarımı sunuyorum...

YORUMLAR

Murat Fidan ELİNE SAĞLIK ABİ O KADAR GÜZEL OLMUŞKİ ANLATAMAM GEÇMİŞTEKİ BÜYÜKLERİMİZİN NASIL MÜCADELE ETTİKLERİNİ ÇOK GÜZEL ANLATMIŞSIN.TÜM GEÇMİŞLERİMİZ RUHU ŞAD OLSUN RABBİM MEKANLARINI CENNET EYLESİN İNŞALLAH.
Celalettin Keskin HERYERDEN TARİH FIŞKIRIYOR.EMEĞİNE ELİNE SAĞLIK.
Vedat Polat eline yüreğine sağlık tarihimizi bize hatırlattığın için ayrıca teşekkür ederim başarılarının devamı dileği ile
Mehmet Kaya Cemalettin bey; önce köyümüzün geçmişi ile ilgili dramatik(acıklı) i anılarını güzel anlatımların'la dile getirip emek vermenden dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunarım,bu güzel araştırmalarını okuduğumda, rahmetli Abit Çavuş amcanın ceza evinden Mahkemeye gidişi esnasında tehdit edilip vurulacağı söyleniyordu bu duyum üzerine bizde sivastaki Mahkemesine destek olmak üzere seninle birlikte okul arkadaşlarımızla mahkeme salonunda köşe başlarını kesip kalabalıkca beklediğimiz günü hatırladım ve orada rahmetli Abit amcanın mahkeme salonundan çıkışında jandarmalar arasında kalabalık bizleri görünce gururlanarak şükürler olsun bunlar hep bizim köylü karacaören lidir sözlerini hala unutmadım,Ayrıca köyümüze muhtarlık yapmış ve ahirete intikal etmiş büyüklerimize Allahtan rahmet dilerim, hayatları devam eden saygı değer İsak Abime ve köyümüzün veli iftiharı ve muhtarı İsmet kardeşime'de sağlıklı uzun ömürler dilerim
Fuat Yalçın ellerine sağlık

Tayyar Coskun camalettin abi sende olmasan geçmişimizi unutacaz yüreğine ve kalemine sağlık


 

Vedat Kılıç Sn Cemallettin olgun bey çalışmalarınızı takip ediyorum gösterdiğiniz özveriden dolayı sizi en kalbi duygularımla tebrik ediyorum.
Sener Yilmaz Emi oglu su arastirmalarina hayranim senden allah razi olsun


11256 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Muhtarlarımız     24/11/2014 20:01

Sevgili Cemalettin OLGUN kardeşim;Yazınızı Yayla olaylarını baştan sona kadar yaşamış,Karacaören ile Çakmakkır,Sarıyar yaylası arasında gidip gelmekten aylarca ayağından postalını çıkarmamış,Karacaören Köylülerinin sonuna kadar haklı olduğuna inanmış ve adaletin tecellisi için çalışmış birisi olarak yazınızı bir solukta okudum.Çok duygulandım,teşekkür ederim.Bu husus filmlere konu olacak bir olaydır.Gel bunu TV.filmi haline getirelim.Beşiktaş'ta Sait Çiftçi Dispanserinin arkasında AY YAPIM şirketi var.Orada yapımcı benim dayı oğlu var.Mustafa ŞEN.Bu yazıyı oraya götürelim,okusun.Çok güzel bir film olur,aynen kovboy filmi gibi.Gideceğin zaman Mustafa'yı telefon ile arayayım.Gözlerinden öper,cevabını beklerim.Sevgiyle kal.
Adil Erozan

Yazarın diğer yazıları

KATRAN BABA - 20/05/2020
KATRAN BABA
BAL HATUN CAMİİ / Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun - 28/04/2020
SUŞEHRİ BAL HATUN CAMİİ Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun
TÜRK KAYAKÇILIĞI SİVAS SUŞEHRİ BULDUR KÖYÜNDE BAŞLADI - 19/02/2020
TÜRK KAYAKÇILIĞI SİVAS SUŞEHRİ BULDUR KÖYÜNDEN BAŞLADI
HASAN MEŞELİ İstikbalin Valisi İmranlı Hanelerinde - 18/06/2019
Ne yanar kimse bana âteş-i dîlden özge Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı / Fuzuli
Anıtkabir İnşaatında Çıkan Tüneller - 15/06/2019
ABDURAHMAN USTA'NIN ANILARI
Kapıdaki Yüzler - 16/10/2018
KAPIDAKİ YÜZLER
VELİ BABA TÜRBESİ - 17/01/2018
VELİ BABA TÜRBESİ BİR HUZUR BELDESİ
ŞAH TEPE - 01/04/2017
İmranlı Haber dergisi. 10. Sayı. Mart.2017
TARİHİ İMRANLI ÇEŞMESİ - 01/06/2015
HARBDAN HATIRA
 Devamı