• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/PolatderesiKulturYardimlasmaDernegi/
  • www.twitter.com

Cemalettin OLGUN
ceolgun@gmail.com
ŞAH TEPE
01/04/2017
İmranlı Haber Dergisi 10. Sayı. Mart 2017

      İmranlı'nın kuzeyine doğru Çulhalardan aşıp giderken Borular gediğine kadar irili ufaklı tepecikler bozkırı süslerler. Kışın kar beyazı gelinlik içerisine, baharda yem yeşil örtülere bürünürler. Mütevazı halleri vardır. Hemen yanı başlarında duran tepelerin tepesi Şah Tepe'ye göz ucuyla bakarlar. Şah Tepe onların şahıdır, kralıdır.
      İsmini nereden almış, adını kim koymuş bilinmez. O yöredeki dostlarıma, yaşayan insanlara çok sordum bilen olmadı. Mısırdaki Keops piramidine benzeyen bu gizemli tepeye binlerce insan bir araya gelse ancak bu kadar güzel isim bulabilirler.



      Aşağı Çulhalar Köyüne tatlı bir meyille yaslanan bu gizemli tepe saklı bir cennet gibidir. Gidip görmek gerekir. Zirvesine çıkıp derin bir nefes almak dünyalara bedeldir. Tepelerin Şahı İmranlı'nın Elmas'ı durumundadır. İşlenmek için orada beklemektedir.
      Elmas, işleme derken hemen kepçelerle tepenin altını oymak sakın akla gelmesin, sanıyorum oraya iş makinasını sürecek, oraya kıyacak birisi çıkmaz. Çok ileriki yıllarda İmranlı'nın nüfusu yüze katlandığı zamanlar mevsimine göre de iyi kar düşerse kayak tepesi olabilir.
      Şah Tepenin zirvesine ulaşmak öncelikle gönül işidir. Sonra sabır, güç, dizlerde fer, aşırı oksijeni soluyacak nefes ve sağlam ciğer gereklidir.
Gençler, dağcılar, nefesi kuvvetli olanlar İmranlı'dan yürüyerek Çulhalar Köyüne gelip orada bir soluklandıktan sonra tepenin eteklerine tutuşup zirve yapa dursunlar. Gelin biz aracımızla İmranlı- Polat deresi yolundan beş km daha kuzeye gidip Şah tepenin zirveye en yakın düzlüğüne kadar gidelim. Aracımızı park edip oradan tırmanalım.

HİKÂYE O Kİ!

      1920 li yıllarda Şah tepenin eteğindeki Culfalar köyünde yiğit mi yiğit, gözü pek mi pek, uzun mu uzun bir babayiğit yaşarmış. Gözünü daldan budaktan sakınmaz heybetinden dağlar devrilirmiş. Gahur geldi denince herkesler ayağa kalkarmış. Diğer bir adı da Gül Ali imiş. Gül Ali tarafı merhametli ve sevgi doluymuş.
      1921 yılında İmranlı ve çevresinde bir hadise olmuş. Buna Baskın, Koçgiri isyanı da denilmektedir. Ölen ölmüş, hadiseye karışanlar yakalanıp hapse atılmışlar. Hadise bastırılıp sulh sağlanınca hapiste olanlar Salı verilmiş, ancak geride büyük dramlar, gözyaşları, ezalar cefalar hasarlar kalmış.
      Bahara doğru yüzünü çevirmiş 1934 yılının Mart ayında bir gece; İmranlı derin uykudayken, coşmaya yüz tutmuş Kızılırmak hışırdayarak sesini derinden duyurup akmakta iken bir anda kıyametler kopmuş. Bir seher vakti İmranlı halkı kulakları sağır eden bomba sesiyle uyanmışlar. Gün ışığı olayın üzerini aydınlatınca "neyin ne" olduğu anlaşılmış.

         Vurulmuş Beylerbeyi
         Yer yerinden sökülmüş
         Ataşlar inmiş göğden
         Kızıl ırmak söndürmüş.

      1921 deki hadisede tutuklanıp daha sonra serbest bırakılan İmranlı beylerinden Alişan Bey bu saldırıda hayatını kaybetmiş; eşi, çocukları ve annesi yaralanmışlar. Suikastı yapanlar ortalıkta görünmezler. Kimler yaptı tespit edilemeyince muhtemel şüphelilerin peşine düşülür.
      Yiğidi kılıç kesmezmiş bir ah öldürürmüş derler ya, aynen öyle olmuş. Gahur arkadaşı Heydo ile zaman zaman "bize bu hadiseyi yaptıran Baytar Nuri Suriye'ye gitmiş, Alişer efendi Dersime gitmiş, diğerleri affedilmiş, olan eza cefa gören halkımıza olmuş, ölen beylerimize olmuş" diyesiymişler.
      Bu yüzden beylerbeyine suikastı yapsa yapsa Gahur yapmıştır derler. Gül Ali "ben tüfek atarım, iyi nişan alırım, yumruk atar, tekme atarım lakin bomba bilmem" dese de, nafile suç üzerine atılı kalmış. Zaptiyeler vur emri ile peşine düşmüşler. Gahur 2 arkadaşıyla gecenin bir vakti atlarına binip Şah Tepe'ye doğru sürmüşler.

      En son 2016 yazında bu düzlükten tırmanmaya başladım. Sıcak bir havada başladığım yürüyüş, adımlarımı attığımda derece derece düşmeye başladı. Önce sarmaşık otları, pıtraklar ayaklarıma sarıldılar zirvenin gizemine izin vermiyorlar gibiydiler, sabırla adımlarımı attım daha da ilerledikçe bu sefer diz boyu kevenler önüme sıralanmışlardı, birinden atlıyorum diğeri başlıyor, pantolon ve ayakkabılar sağlam olmazsa mızrak gibi dikenlere yenik düşebilirdim.
      Her halde sözleşmiş olmalılar; düzlükten zirveye kadar Sarmaşıklar, pıtraklar, adam boyu otlar, korungalar, kevenler, taşlar, tümsekler, çukurlar zirveyi korur gibiydiler. Gönül bu, ferman dinlemez, hepsinin üstesinden gelerek yaklaşık bir km zikzaklı tırmanışla zirveye yaklaştığımda düzlükteki sıcacık havadan eser yoktu. Ağustos ayında donar gibi oldum. Tertemiz kekik kokan havası genzimi yakıyordu, yüreğim yerinden fırlayacak gibiydi. Birkaç yüz adım daha attım Şah Tepenin Şahında buldum kendimi. Kimselerin çıkamayacağı Keops Pramidinin tepesindeydim artık.
      Anadolu insanı boş durur mu, işlenmeye hazır elmas demiştim, burada karşıma çıktı. Zirvenin en zirvesini defineciler kazmışlar, paralamışlar, kenarda birkaç sal taşı istiflemişler, baya bir ter akıtmışlar bes belli.
Zirveyi koruyan bitki örtüsü haklı olsa gerek. Buranın güzelliğini kimselerle paylaşmak istemedikleri kadar varmış. İmranlı toprakları; doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi ile atlas gibi ayaklar altında serili vaziyette. Bakmaya nereden başlayalım diye şaşırıyorsunuz. Buradan görünenleri sizlere paylaşmadan önce Gül Ali ve 2 arkadaşının orada olduğunu düşünüyorum. Hikâyemizin kahramanlarıyla burada bir hasbihal etmek ne güzel olurdu.

         Gül Ali sırtına vurulan ağırlığını iliklerine kadar hissettiği suçlama yüküyle kan ter içerisinde zirveye çıkar. Yanında iki arkadaşı vardır birisi Heydo, diğeri       Haydar'dır. Yedeklerindeki atlarda yorulmuştur. Gül Ali Tepeden İmranlı'ya bakar, çocukluğunun, gençliğinin, deli çağlarının geçtiği arazileri, köyünü süzer, hayat film şeridi gibi gözlerinden akıp geçer.

         Şah tepeden aşağı
         Yol iner Culfayana
         Heydo senin yüzünden
         Acep getsem ne yana

      Kaderine lanet okur " herkesler işinde gücündeyken biz buralarda ne arıyoruz, şu güzelim memleket bize dar mı geldi, dünya âlem sığdı da şu iki Heydoyla ben mi sığmadım, lanetler olsun, hadi gelin, buradayım, vurun lan öldürün beni" der son bir kere memleketine bakar. Kızıl Irmak yazıya doğru akıp durmakta, Çengel dağları karşıda ele ele tutuşup uzanıp gitmektedir.       Kamber baba tepesi el sallar gibi, Kızıldağ'ın başı durmalı, Köyünde çocukları, eşleri derin uykudadır.

         Atım gümüş eğerli
         Giderim öte yüze
         Sağ dönemem haralki
        İmranlı galsın size.

      Gül Ali'nin gözünden iki damla yaş akar, durmanın artık zamanı değildir, atının yularından tutar Şah tepeyle vedalaşır, kuzeyinden iniş yapar. Aşağı düzlüğe varınca atlarına binerler, Polat deresine doğru giden kağnı arabası yoluyla terki diyar ederler.
      Şah Tepe arkalarında kalmıştır, bozkırları geçip daha kuzeye çam, gürgen, kavak, pelit ağaçlarıyla dolu korunaklı dağlara ulaşmak için yola koyulurlar. Gül Alinin sırtında beşli mavzer, belinde makaralı Barabelli, Heydo'larda kırma av tüfekleri vardır.
      Peşlerinde onları yakalamakla görevli bir manga müfreze takip etmekte, gidecekleri Polat deresinde ise Gül Ali gibi gözü pek mi pek oraların gerçek sorumlusu, Koçgiri isyanında birkaç kere birbirlerine silah doğrulttukları Kopuk İsmail ve Gül Ali'nin yakın dostu Korsülo onları beklemektedir.


      Gelecek sayıda, Şahtepe'nin şahından İmranlı'ya panoramik bir bakış
Gül Ali ve arkadaşlarının hikâyeleri devam edecek
Öte Yüz'de onları neler bekliyor? Ezeli rakibi Kopuk İsmail ile karşılaşmaları, dostu Korsülo ile vedalaşmaları.


2795 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KATRAN BABA - 20/05/2020
KATRAN BABA
BAL HATUN CAMİİ / Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun - 28/04/2020
SUŞEHRİ BAL HATUN CAMİİ Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun
TÜRK KAYAKÇILIĞI SİVAS SUŞEHRİ BULDUR KÖYÜNDE BAŞLADI - 19/02/2020
TÜRK KAYAKÇILIĞI SİVAS SUŞEHRİ BULDUR KÖYÜNDEN BAŞLADI
HASAN MEŞELİ İstikbalin Valisi İmranlı Hanelerinde - 18/06/2019
Ne yanar kimse bana âteş-i dîlden özge Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı / Fuzuli
Anıtkabir İnşaatında Çıkan Tüneller - 15/06/2019
ABDURAHMAN USTA'NIN ANILARI
Kapıdaki Yüzler - 16/10/2018
KAPIDAKİ YÜZLER
VELİ BABA TÜRBESİ - 17/01/2018
VELİ BABA TÜRBESİ BİR HUZUR BELDESİ
TARİHİ İMRANLI ÇEŞMESİ - 01/06/2015
HARBDAN HATIRA
TARİHTEN GÜNÜMÜZE KÖY MUHTARLARMIZ - 05/03/2014
MUHTARLIK TARİHÇESİ
 Devamı